14 Haziran 2010 Pazartesi

Bu günlerde biz...


Günlerdir evde bahar temizliği var..
Hurçları açıp bir bir döktüm içindekileri balkona :P Ne var ne yok seyre dalsın komşular..Günlerdir çalışan çamaşır makinesinin sesine evde ki herhangi bi sesmişcesine alıştım..Hatta rahatsız oluyorum makine boş boş durunca..Her yeri,herşeyi şöyle bi iki tur yıkayasım,yumuşatıcılara boğasım,evin heryerini deşesim,yeni yeni işler çıkarıp kendime kıyasım var :P
Neden ve nasıl mı bu hale geldim;bilmiyorum..
Tek hatırladığım bi sabah iç sıkıntısıyla uyanıp kendimi hurçların başında, yorganların,yastıkların, nevresim ve bilumum mefruşatın içinde bulup,işi sandıkta ne var ne yoksa koklayıp koklayıp yıkayıp paklamaya kadar vardırıp,yetinmeyip gardrop tepelerinde açılmadık koli, kutu bırakmayıp 3 kocaman çöp poşetini dolduracak kadar eşyayı bi çırpıda ihtiyacı olanları verilmek üzre hazırlayıp,üstüne dağ gibi ütülenecekler,yerleştirilecekler ordusu bırakıp,üstelik mızır mızır bacaklarıma dolanan bulduğu her fırsatı meraklı meraklı yaramazlıklara ayıran Ahmed akay'la yaptım tüm bunları :)
Delilik mi..
Evet..
Pişmanmıyım..
Hayırrrr :P

Sadece bacaklarım çok ağrıyor..

Gelelim ahmed'li günlere..

Bugünlerde oğlum çok fena bi meraklı yaramazlık hallerine tutuldu..Nasılda ısrarlı,nasılda istikrarlı..İnanamazsınız..Kuzumun o sakin o kendi halinde mutlu halleri yerini afacanlığa,yaramazlığa bıraktı..
Bu aralar iki takıntısı oluştu minişimin,ilki holde kendi halinde zararsızca duran zavallı vestiyerimiz..Zavallı, çünki vestiyer vestiyer olalı böyle zulüm görmedi..Önce kapaklarına,kulplarına taktı ahmet akay,sonra günde 40 kere-evet evet en az 40 kere- elini,parmaklarını şıkıştırdığı için dolap kısmının bi bölümünü ona ayırıp kapağını hızla çarptığı zaman parmakları uf olmasın diye gelişirdiğimiz onca zihni sinir procelerine :)) onca emeğe banamısın demedi bizim oğlan..
Kulpları çıkardık,bide baktık ki bizim yavru kuş on dakikada yanlarından tutup açmayı öğrendi...
Haydi döndük yine en başa..
Kulplarını taktık,birbirlerine sıkıca bağladık,bu seferde açabildiği kadar ki kısmında minicik ellerini defalarca kıstırmayı başardı..
ipleri çıkardık,eskiden teldolapları kapamak için kullanılan yönteme benzer bi yöntemle -minik demir bi aparatla açılmasını engelledik-ama buda sonuç vermedi çünki kulplarından tutarak sarsa sarsa öyle bi güçle asılıyor ki her zaman olmasada bi iki kere onuda açmayı başardı..
geçen hafta başında kuzucuk holde yine vestiyerle cebelleşirken bi ara sesi kesildi..Gidip baktığımda gördüğüm manzara karşısında hayrete düştüm,nasıl becerdiyse üzerine terlik vs koyduğumuz kısma çıkmayı başarmış(?)askıda duran anahtarları almak için büyük bi uğraş veriyordu.Çıktığı yer oldukça yüksek ve dar,yerler fayans.
Daha sonra defalarca çıktı oraya,o çıktı biz aldık.

Neler denedik,vazgeçirmek için ı ıhh..Olmadı..

En son zezeye bana bi balta bul,oda olmadı balyoz bul, parçalıyacaamm ben bu vestiyeri diye bağrınıyordum çarşamba günü :)
Vestiyere ilgisi mi;hala tüm şiddetiyle devam ediyor..Ve zeze hala bi balta bulmuş değil :P

Gelelim ikinci takıntımıza..

Perşembe günü,saat 14 suları..Kafamı bi an-sadece bi an- çevirdiğimde gördüğüm manzara şu;
nicedir gözüne kestirip denemeler yaptığı,çeşitli yöntemler geliştirip kendini aştığı,ne vakit görsem ciğerci kedisi gibi yalana yalana baktığı vitrinin ,özellikle en tehlikeli bölümü olan cam,porselen vs lerin olduğu bölümü açmayı başarmış.. Odanın hemen bitişiğinde ki mutfaktan seslere koştuğumda,elinde ki kahve fincanını diğer elinde ki cam bardağa vurmak üzereydi..Eline ne geçtiyse,eli neye değerse hepsini yere atmış,kırılan parçaların üstünde çoşkuyla oynuyordu..

Nasıl bi güçle aldım elindekileri..Yerde ki kırılmış jilet keskinliğinde ki parçaları nasıl topladım hatırlamıyorum..
Üzerine atlayıp elindekileri almamla neye uğradığını şaşıran, oyununu bozduğum için ortalığı ayağa kaldıran ahmetciğin elinden aldığım herşey için menimm menimmm meniaamm diye ağlaması katıla katıla..Hemde sakinleşmeden..Ve akşama kadar fırsat bulduğu her anda yine,yeni,yeniden denemesi hırsla..
Sabretmek ne zor..Nasılda yakıcı oluyo bazen..
Akşama kadar gerile gerile davula dönen,bağrınan bi anne :(

Sonuç;içimde kocaman kirli bi balonmuşcasına şişen, büyüyen sıkıntım ve ben..
Böyle zamanlarada daha çok sarılıyorum oğluma..

Tüm yorgunlukları unutturan,tüm sıkıntıların üstünü yumuşacık örten,onun bi gülüşü,bi bakışı sadece..

Öyle tatlı öyle bal...Büyüyor oğlum diyorum..Değişiyor..

Kendi kendime telkinler veriyorum :)


Bu hafta o kadar çok hayırr akay hayırr dedim ki yavruma şimdi ne zaman ahmet akay nerdesin/napıyorsun/gel buraya vs desem hayaaaa(hayır) diyor bana...

Şimdiden başladı bizim karşılıklı hayırlarımız:)

Tv de en sevdiği şeylerden biri gece bahçesi..
Orada ki karakterlerden maka fakaya makamakafakamaka diyo :) bi başka karaktere ab bi deezeeei diyo :)

Ama ennn sevdiği şey nam nam..Elma kurdu nam nam..Onun başlama müziğini duymasın..çıldırıyor..Geceleri uyurken bile nam nam diyor..Tüm şarkılar nam nam ona göre:)hemen nammm nammm diye söylemeye başlıyor bi yerde bi şarkı duyunca :)

Gördüğü tüm hayvanlara-güvercinler serçelerde dahil moomoooo mooo diyo :)Ah ahh yaktın bizi şütaş reklamı..

Elimi tutmayın..Beni bırakın..üstüme gelmeyin tavırları..meraklı akıl küpü halleri..

Oğlum;canımın taaa içi...



Ve bi güzel haberde ;Ahmed akayın anneannesi ve dedesi onca çağırmalarımıza,baskılarımıza ve tamda gelmeyecekler galiba düşüncelerimize rağmen bizi şaşırtıp aniden gelmeye karar vermişler...
Nihayet :))













Related Posts with Thumbnails
Powered By Blogger