28 Nisan 2010 Çarşamba

Çekiliş :)

Söz konusu hediye bir sürü kitap olunca hemen katıldım :)

katılmak isteyenler için adres burası:

http://eymenli.blogspot.com/

23 Nisan 2010 Cuma

Hediye






Bugün oğlumun anneannesinin ve teyzesinin yolladığı hediyeler
benide kuzumuda çok mutlu etti :)


Paketin içinde anneanne elinden çıkmış örgü bir süveter ve çikolatada vardı..

Çikolata artık yok :)))

Süveteride oğluma giydirip öyle ekleyeceğim inşallah..

Annecim;ellerine sağlık..Süveter çok güzel olmuş,bayıldım bayıldım...

Yarın 23 nisan,dolayısıyle tatil :)

Bu gece ki mutluluğumun bi sebebide o :)))

21 Nisan 2010 Çarşamba

Üzgünüm çok :(

Dün sabah salonumuzda ki üçlü koltuğa oturmuş uyku mahmurluğuyla tv izlerken,sessiz ve huzurla,birden arkamdan gelen sesle irkildim..
O minik ayak sesi önce yaklaştı sonrada pıtırcık gibi boynuma dolandı..Hemde ne dolanmak;mutluluk çığlıkları atarak,zafer kazanan bi kumandan edasıyla...

Bense şok halinde koltuğun üstüne nasıl ve ne ara tımandığını ve hatta bunu nasıl bi anda öğrendiğini anlıyamadığım oğlumla kısa bi an gözgöze geldim..

Evet..Oğlum ilk denemesinde koltuğa tırmanmayı başardı..
Evet..ilk başta şaşkınlıkla bende onun sevincine ortak oldum..
Ve evet asıl eziyet o andan sonra başladı...
Kaç kez ama kaç kez onu kah bacağından,bileğinden,omzundan,belinden tutarak yerle bütünleşmesini önledim hatırlamıyorum..
Asıl kriz akşamüstü odadan sadece 2 dakikalığına çıkıp aceleyle geri döndüğümde,üçlü koltuğa tırmanmış bu yetmiyormuş gibi çılgınca üzerinde koşmaya başlamış oğlumu son anda yakalamam,korkudan dakikalarca titrememle başladı..
N'aptıysam engel olamadım..Başka hiç bir şeyle ilgilenmeden aynı eylemi saatlerce sürdürdü azimle..
Tüm akşam bu sebepten dolayı çok keyifsizdim..Salonumuzu Ahmet Akay'ın rahatça oynayabileceği zarar görmeden özgürce dolaşabileceği konuma getirdik aylar önce..Ben yada zeze,yada ikimiz birlikte odadan çıktığımızda Akay la ilgili onun güvenliğiyle ilgili bi endişemiz olmuyordu,içimiz rahattı..
Sonuçta zaman zaman mutfağa gidiyorum,başka vesilelerle yanında olamıyorum çamaşır sererken vs gibi pek çok durumda Ahmet akay kendi kendine oynayabiliyordu..
Taki koltuğa tırmanmanın büyülü dünyasını keşfedene dek..

Neyse..

En nihayetinde uyku zamanı gelince önce mama,sonra bez,sonra pijama
ritüelimizi gerçekleştirerek gecenin sonuna gelmiştik ki,ellerimi yıkamak için sadece bi kaç saniyeliğine odadan çıkıp geri döndüğümde Akay'ı yine koltuğa tırmanmış,çığlık atarak koştururken buldum...
Nasıl koştum,nasıl yakaladım tam parkeye düşmek üzreyken hatırlamıyorum :(

Elim ayağım titredi..

Keşke bununla kalsaydı..Ama kalmadı :(
Tek hatırladığım;Ahmedi park yatağa bırakıp suyunu hazırlamaya gittiğim..
Sonra yatak odasından gelen o düşme sesi..
Ahmedi düştüğü yerden kaldıran zezenin görüntüsü..
Canı çok yanan ve korkan Ahmedin katılırcasına ağlaması..
Odadan odaya ağlıyarak,çaresizlikle koşturuşum :((

Nasıl oldu bilmiyorum Ahmet akay o derinliğine rağmen park yataktan kendini atarak düşmeyi başardı :( Rabbime şükürler olsun bişi olmadı,melekler kanadını koydu,kuzum iyi..2 saat kadar uyutmadık oda bunun keyfini sürdü..Bol bol oyunlar oynadı,kendince konuştu bıcır bıcır..
Biz hiç konuşmadan onu seyrettik..
Benim gözümün yaşı hiç dinmedi..Şükrüm ve duamda..

Şu anda üçlü koltuğumuzun yüzü duvara dönük duruyor..Aklımıza daha iyi bi çözüm gelene dek ters duracak..

Park yatağında içinde ki yatağı kaldırıp sadece battaniyeleri bırakıcaz..

Şmdilik aklımıza gelen çözümler bunlar..

Rabbim dün gece gibi bi geceyi bi daha yaşatmasın..

Ne bana nede hiç bir anneye..

20 Nisan 2010 Salı

Haftasonu...

Baharın kendini iyiden iyiye göstermesiyle birlikte günlerimiz özelliklede hafta sonlarımız daha eğlenceli bi hal almaya başladı..
Cuma günü akşamüstü oğluşu parka götürdük..
Kahramanımız yemyeşil çimlerde koşturup oynadı,merakla herkesi,herşeyi inceledi,herkese bol bol gülerek mavi boncuk dağıttı,hayran sayısını arttırdı :)Salıncakta sallandı,sallanırken bi yandanda kaydıraktan kayan çocuklara bay bay yaptı :)



Mutlu oldu.Çok hemde.
O mutlu olunca bizde yüzümüzde kocaman gülümsemelerle onu seyrettik durduk..Yüzümüzdeki gülümsemelere dilimizde ki şükürler eşlik etti çoğu kez..

Dönüşte Bim'den rengarenk boya kalemleri aldık..Oğlumun ilk kalemleri..
Şimdi onlarla yapacağı resimlerin hayalini kuruyorum bakıp bakıp..




Her halinin her vaktinin ayrı bi değeri var gözümde..

An'lar..

Dakikalar bile çok mühim..

Kıymetli..

Küçük ama yeni..

Yeni ve mucizevi..

Her an bi öncekinden farklı..Büyümek denen şey bu.

Bakıp bakıp hayrete düşüyorum yeni öğrendiği herşeye..

Elinde kaşığı,tabağın içinden hayali mamaları ağzına götürüp yemesi daha doğrusu yer gibi yapışı mesela..Küçücük kaşığı ağzına götürüp mammaaa demesi sevinçle..İçinde bişi varmışta çok lezzetliymiş gibi ıh ıh diyerek ağzını şapırdatışı,kiraz dudaklarını büküp..
Oyuncu oğlum benim..

Daha bi iki gün öncesine kadar yardımımızla içine girip çıkabildiği oyuncak sepetine yardımsız istediği kadar girip oturuyor,arada düşüp uff olsada,canı yanıp ağlasada asla vazgeçmiyor:)
Azimli oğlum benim..

Uzun zamandır ayaklarında çorap tutamıyoruz..Giydirdiğimizde ilk işi çoraplarını çıkarmak oluyor :)Sayamadığım kadar çok giydirdiğim de ve artık bunu yapmaktan usandığım da ayaklarımı uzatıp üşüdüm, çoraplarını getir de ayağıma giydir diyorum,meğer sihirli kelime buymuş,her nereye sakladı ise hemen bulup geliyor iki miniş çorabı ve benim başparmağıma takıyor :)))
Akıllı oğlum benim..

Birde kavanoz,şişe ve bilumum açılıp kapanan nesnelerin kapaklarına karşı aniden gelişen bir merakı var ki tam evlere şenlik :)Eskiden elimizde ne varsa,su şişesi,kola şişesi,zeytin kutusu vs veriyorduk eline biz yemeğimizi yerken yada çayımızı içerken uzun süre oynuyordu..Şimdi birden bire ve aniden bunların bi kapağı olduğunu keşfetti ve bu keşif bizi yaktı :)ıhh ıhh ac ac diye bize getiriyor elinde ne varsa, önce açıyoruz bi iki saniyelik bi keyfin ardından bu sefer kapatın bunu mızıldanması başlıyor.Kapatıyoruz açın açıyoruz kapatın yada durun ben açıcam ben kapatıcam yönlendirmeleriyle bu böyle sürüp gidiyor ve tüm bunları istediği gibi yapmayı beceremediği içinde bu oyunun sonu muhakkak ağlamayla bitiyor..
İnatçı oğlum benim..


Gelelim cumartesiye..Tüm gün,o avm senin bu avm benim ayaklarımıza kara sular inene kadar gezdik :)) kuzuma ayakkabı aldık,dolaştık..Akşam yemeğinide dışarda yedikten sonra evimize geldiğimizde saat 21:30 du..Ve çoook yorgunduk :)



Pazar günümüz daha güzeldi..Arabamızı aldığımızdan beri almayı planladığımız oto koltuğunu aldık nihayet..Oğluşum sevdi koltuğunu..Huysuzluk etmedi,mutlu mutlu oturdu,sonrada uyuyakaldı :)) Maşallah yavruma..



Sonra ne zamandır gidemediğimiz,sevdiğimiz dostlarımızı ziyaret ettik..Önce Ş. ablalara,sonrada ani bi kararla K.lere gittik..Güzel sohbetlerimize mis gibi demli çaylar eşlik etti..Ahmet Akay gördüğü ilgiden,sevgiden son derece memnun,keyifli saatler geçirdi sevdiklerimizin arasında..

Eve geldiğimizde ahmetcik bu yoğun koşuşturmalı gezmeli günün sonunda mamasını yer yemez uyuyakaldı..Fakat beşiğine yatırdıktan kısa bi süre sonra deliler gibi ağlayarak uyandı..N'aptıysak sakinleştiremedik,nerdeyse 1 saat kucağımızda gezdirdik,sürekli ağlıyarak içini çeke çeke uykuya dalabildi..Zezede bende hem korktuk hem şaşırdık..Okuya okuya uyuttuk yavrumuzu..

Aslında anlattıklarıma dair fotograflar mevcut ama makineden yükleyemedim :) Bi ara zezeye yaptırırım inşallah..

Bizden haberler bu kadar...

Not:Fotografları ekledim :)

16 Nisan 2010 Cuma

CUMA...

Alıntıdır..

OĞLUM'A


Şimdi uyuyorsun..

Koca günün yorgunluğuyla..

Ellerin yumuk,iki yanda..

İki küçük karanfil yada leylak konmuş gibi avucuna...

Dudakların lal..Kırmızı konca...Pembe mi yoksa?

Bilemedim..

Sana baktım yine uzun uzun..

Kokladım zamansızca...

Dagi bık bıgı dak diye diye uyudun ya..

İşte ben orada kalakaldım yine..

Bitimsiz sevmeler zamanında..

Bakıpta doymamak,içipte kanmamak neymiş..

Anladım...

Hayatmış iki kirpiğinin ucunda asılı duran şey...

Yerle gök;bir gamzenin kuytusunda
Soluk alırmış...

Bazen yer'im(yerimseninyanında)

Bazende gök;(hadigeluçalımkuşlarınkanatlarıyla)
Senin yanında...

Ve benli günlerden senli günlere geçişi gösterir takvimler..
Şubat..İkibindokuz..Onikisi ayın..

Gelen sensin..Huzuru gönlümün..

İkindi güneşim benim...

...
....
.....

* Ne varsa sana dair hep yarım...









ANNEN..

14 Nisan 2010 Çarşamba

Ne yazık ki ...

Ne yazık ki tüm koruma çabalarımıza rağmen Ahmet akay'da göz enfeksiyonu oldu :(

Dün sabah uyandığında aynı bana da olduğu gibi çapakla kapalıydı kuzumun güzel gözleri..

Sonra sağ gözü hafif kızardı..Çok şükür ilerlemedi,hafif bi kızarıklıkla kaldı sadece..

Ayrıca dünden beri bacaklarında ve kollarında minik beyaz pütürlü kırmızılıklar var..
Bir belirip bir kaybolan :( Alerjik bir durum mu başka bişimi bilmiyorum..

Herhangi bir kaşıntı yada rahatsızlık vermiyor olmalı ki dün akşam Akay'ın davranışlarında bir değişiklik olmadı..Odada bir o yana bir bu yana koşturup oynadı..
Tv de topla ilgili herhangi bişi gördüğünde gooooo goooooo diye bağırdı :)
İki elini havaya kaldırıp yumruklarını sıkarak beesikk beesikk diye bağırarak takımına destek verdi :)
Sıkıldığı zaman oyuncak sepetinin - ki ilk arabamız olur kendisi- içine girmek suretiyle odada gezdirildi..Legolarıyla,tak taklarıyla oynadı,arada mızıldasada genelde keyifliydi..

Bense tüm gece oyuncaklarıyla oynayan yavruma bakıp bakıp ne senaryolar kurdum kafamda..

İçim acıdı,boğazıma bi yumru oturdu...

Yarın dr'a götüreceğiz,inşallah önemli bişi değildir...

KORKUYORUM :(

...

Şimdi uyuyor güzel gözlüm..

Birazdan uyanır,kucağımda sabah keyfi yaparız..

Ben onun miskten öte kokusuna dalarım,

küçük ellerini,gıdısını,yanaklarını,saçlarını öperim..

Öperim..Öperim..Doyamam..

Ne onu öpmeye doyarım,nede güzel yüzüne bakıp şükretmeye..

Oğlum,

minik kumrum,huzurum,neş'em,canözüm...

Rabbimden şifa,sizlerde dua istiyorum yine..

12 Nisan 2010 Pazartesi

14.ay

Kuzum bugün 14 aylık oldu.Sabahtan beri hayli keyifliydide..Kucağımda oynarken,biberonuyla su içerken uyuyakaldı..15 dk sonra uyandı,emerek uyudu..Sonra yine uyandı,biraz ağladı gözlerinden uyku akarak..

Asıl kriz,belki uyur diye ayağımda sallamaya çalışmamla başladı..Yatırır yatırmaz başladı ağlamaya,ama ne ağlamak...Susmak bilmeden..

Ne yaptıysam,ne denediysem olmadı..Ne fış fış kayıkçıda,ne leylek leylek havada da başarabildim yüzünü güldürmeyi..

Kucağımda gezdirdim...Kitapları gösterdim..I ıh..Susturamadım..

İçini çeke çeke,bağıra bağıra 40 dk ağladı..Bende onu seyrettim çaresizlik içinde...

Sonra reklamların büyülü dünyasına kapılıp sakinleşti,oyunlara daldı...




Şu anda odanın içi savaş alanı gibi.
Heryere oyuncaklar saçılmış,legolar,arabalar,limonluk,kola ve su şişeleri,kavanozlar,bisküvi kutuları,yumuşatıcı şişeleri vs vs...

Ahmet kuzusu şişelerle,kutularla oynamayı seviyor diye evden bişi atamaz olduk..Yakında çöp ev olucaz ondan korkuyorum ben :)

Hiç bir şeyi elinden alamıyoruz,ciccciiiiccciiii cicciccci diye oynuyor hepsiyle...

Hal böyle olunca gelde at..Düzen hastası olan ben bile atamıyorum,yavrumu mutsuz edecekse bu düzen kuralları yıkan ilk ben oluyorum :)

Bu haftayı ailecek hasta geçirince işler birikti,evi bir görseniz ev dandini dandini dastana...

Mutfak desen aldı başını gidiyor,nere gidiyorsun diye soran yok :)

Oturma odası,odaları eski haline getirdiğimizden bu yana çamaşır odası haline geldi bi anda..
Kuruyan çamaşırlar,yerine konmayı bekliyen yorganlar,geçirilmeyi bekleyen nevresim takımları vs vs ne varsa orda toplanmış,yerlerine gitmeyi bekliyor..

Akşama yemek yok...

Üstüne üslük evde hiç malzemede kalmadı kuru bakliyat,makarna,pirinç vs haricinde..

Evin içi gibi kafamın içide dopdolu..

Önce kendime bi ayar vermeli içimi şöyle en güzelinden bi bahar temizliğiyle tertemiz yapmalıyım..

Atılacakları atmalı,satılacakları satmalı,içimdeki tüm odaları bir bir gezip en çok kullandığım odanında,kırkyılın başında uğradıklarımında tozunu almalı,bembeyaz sabunlarla,serin sularla bi güzel yıkayıp paklamalı,sonrada camları açıp mis gibi temiz havayı içeri doldurmalıyım...

Güya 14.ayla ilgili olucaktı bu yazı :))))

10 Nisan 2010 Cumartesi

MUTSUZ BİR KÜÇÜK ADAM HAKKINDA...




Dün akşamdan beri huysuz,mızmız dolanıyor evde..

7 ve 8 nolu dişler tüm bunların sebebi..

Hergün binbir çeşidiyle oyalanıp eğlendiği mutlu olduğu oyunlara,minik yaramazlıklara,iflah olmaz bi merakla incelediği yeni şeylere yüz verdiği yok..

Canı sıkkın besbelli...

Tahammülü az..Sabırsızda..

Ayağına takılan legolarınada,halıda bi türlü istediği gibi gitmeyen arabalarınada,telefonunada,bizede,hasılı herkese herşeye kızgın minik adam...

Bilse..

Bi bilse gamzeli gamzeli gülüşlerini,
güldüğü zaman çizgi haline gelen minik japon gözlerini ne çok sevdiğimi...

Aklımın sarı bi bukleye takılı kaldığını bazı bazı..

Minicik eli elime uzandığında içimde çiçekler açtığını...




Gönlümün neş'esi,huzuru oğluma ayarlıymış meğer benim..

Oğlum..

Canözüm..

Hanımeli kokulum..

Açan ilkbahar dalım..

Günler geçiyor..geçiyor..geçiyor..

Ben seni seviyorum..Seviyorum..Seviyorum!...

9 Nisan 2010 Cuma

Hastayız

Son yazımda bahsetmiştim hastayım diye..
Meğer bu sadece bir başlangıçmış..Gribal semptomların etkisi zirvedeyken nereden,nasıl oldu bilemiyorum ömrü hayatımda ilk kez göz enfeksiyonu oldum..İki gözüm birden aniden çapaklandı sonrada kırmızı göz tabir edilen forma ulaştı:)Hemde 1 saatin içinde..
Hemde gece gece hastalığım sebebiyle acile gitmiş,uzun süre nöbetçi eczane aramış,bulunca ilaçları almanın mutluluğu,hastalığın rehaveti üzerimizde evimize ulaşmış,yolda uyuyakalan yavrukuşu beşiğine yatırıp derin bir uykunun kollarına kendimizi salmışken oldu herşey..
Sonrası kırmızı ötesi,herşeyi bulanık gören bir çift göz..
Ertesi gün apar topar gidilen göz doktoru...
Enfeksiyonun çok bulaşıcı oluşu ve benden zezeye şıçrayışı..
Sadece enfeksiyon olmaz deyip üstüne bide gribal mikropları bulaştırdığım zavallı zezemin olanlar karşısında düştüğü durum....

Annesinin kıpkırmızı gözlerine,akan burnuna,ve babasının annesiyle müthiş(!)uyumuna bakıp bakıp bu seramoniyi hayatta kaçıramam diyen Ahmet akay'ın,gecenin bir yarısı 2 dişinin aynı anda çıkmasından mütevellit azıcık ateş,bolca huzursuzluk vs ile bizlere yaşattığı şeyler..

Başka hangisini anlatsam...

Böyle durumlarda yalnızlığımız dahada gücüme gidiyor..Hasta olunca kalp dahada hassaslaşırya ondan mı bilmem bana çok dokunur oldu bu gurbetlik..

Annemin yıllardır ettiği duayı tekrarlayıp duruyorum iki gündür..
Allah nuru basardan mahrum etmesin der hep annem..
Bu duanın önemini taa iliklerimde hissettiğim başka bir an olmamıştı hayatımda..


Şimdi;bir tas sıcak çorba,azıcık şefkat ve bolca duaya ihtiyacımız var..

6 Nisan 2010 Salı

Hastayım


Uzun zamandır böyle hasta olmamıştım..Ne tat alabiliyorum yediklerimden,nede herhangi bir koku duyuyorum..
Tat duygum yok oldu,yıllar yıllar önce bi kere daha böyle olmuştum;ne yersem yiyeyim hiç birinin tadını alamıyordum..
Diğer belirtiler boğaz enfeksiyonuyla,sinüzitle vs aynı..


Hele oğlumun misten öte kokusunu duyamamak en kötüsü..Kuzumun üstten ve alttan birer dişi çıkmak üzre olduğu halde hiç huysuzlu yok çok şükür..

Bıgı bıgı gıbık gıbık dıgı dıgı diye gezinip duruyordu yavrum dün,ben gözlerimi sabit bi noktaya dikmiş öylece dururken :))
Ah ah diye (bu al al demek bebisçe)elime oyuncak arabalar,legolar verip durdu beni mutlu etmek için:)
Aç olduğumu anlamış gibi ağzıma hayali mamalar koydu :) Zaman zaman fazla ısrarcı olsada,yemek istemediğim zaman gözlerini kısıp ahh ahh diye bağırsada,doyurdu beni kuzum :)

Deddeeee,babbbaaa,nennneeee,gıbık gıbık,bıgı bıgı, en favori kelimeleri ama anne yok içlerinde görüldüğü üzre...Ben ısrarla an-ne de oğlum dedikçe o japon gözlerini iyice kısıp büyük bir ciddiyetle nennn-ne diyor :)

Bugünlerde;hadi oğlum yat artık dediğimizde başını yastığa koyup nenne demesini,oyuncak telefonun ahizenini kulağına değilde boynuyla kulağı arasına sıkıştırıp en kalın sesiyle adooo demesini:)lego kutusunun kapağını açtırmayı(zira her sabah gözünü açar açmaz kocaman lego arabasını kucaklayıp yanıma getiriyor açmam için)benim açtığım kapağı çevirerek kapamayı ve legolarını birbirine takmayı öğrendi..Maşallah kuzuma..13.ayımız haftaya bitiyor..Daha 13.aylık oluşuna alışamadan 14.ayımıza geldik bile :)

Akşamüstü babasının geldiği saatte zil çaldığında önce elindeki oyuncak neyse onu bi kenara fırlatıyor,sonra ellerini yukarı kaldırıp bana koşuyor,(beni hemen kucağına al hareketi bunun adı :)))bi yandanda onu almadan çıkarsam diye var gücüyle ağlıyor...
Sonra beraber otomata basıyoruz,el çırparak çığlıklar atarak babasına atlıyor..
Adamcağızın ne ellerini yıkamaya,ne üzerini değiştirmeye,nede başka herhangi bir şey yapmasına izin var :)Çığlık kıyamet başında bekliyoruz tüm bunları yaparken :))Sonrada kolay mı ahmetciği odada bırakıp bi yere çıkmak :))

Zavallı zeze...Nasıl oldu,ne ara bu raddeye geldi aralarında ki bu ilişki hiç bilemiyorum..

Tek bildiğim bana ısrarla nenne,babasına ise 7 aydır babbaaaa babbaaa diye seslenen ve ona olan aşkı her geçen gün artan bir oğluşum olduğu...

İyi ki var..İyi ki...

Dünden beri sarılmadım oğluma...Nasıl özledim yanımdayken bile..

Meğer ona sarılmakmış benim tüm mesaim..

En sevdiğim şeymiş küçük ellerini ellerime hapsetmek...

Rabbimden şifa,sizlerden dua istiyorum sadece...

2 Nisan 2010 Cuma

Haftasonu

Geçen haftasonumuzu temizlik yaparak geçirdiğimiz için bu hafta sonu bolca gezmeyi planlıyorum..Tabii benim bu planımdan zezemin henüz haberi yok :))))
Olsun..Nasıl olsa eve gelince oda öğrenir :P

Bir kaç haftadır kuzum sabahları 10:30-11:00 uyanıyor...Bense rutini bozmamak adına 08:00 geçirmiyorum..Uyursam maazallah dinlenirim falan neme gerek :) Eskiden 09:00 da kalksam tüm gün kendime gelemezdim uyku böcüü olduğum için mi bilinmez, özellikle en sevdiğim şeylerdendi sabah uykusu..

Gece insanıyım ben..

Uzun kış gecelerinede,çakıryıldız yaz gecelerinede,o geceleri süsliyen güzel sohbetlerede bayılırım..

En çok meralımla,can dostumla yaparız bu sohbetleri..Bazı bazıda zezemle..
Eskiden, çocuklu bir aile olmamışken henüz(uzun değil canımm 10 yıl kadar :P)
Bazı geceler zezemle oturur sabahlardık..En sonunda o dayanamaz gözleri istem dışı kapanırdı :))
Gelecekten,yapmak istediğimiz şeylerden,gitmek istediğimiz yerlerden,almak istediğimiz minik evimizden,doğmasını istediğimiz bebişten vs vs bahseder dururduk..

O zamanlar önümüzde uzun,upuzun yıllar vardı..Yada biz öyle zannediyorduk..

Bazen olmadık bir anda olmadık bir yerde, ansızın, sessizce hüzünlenirim..

Artık eskisi kadar vaktimizin olmadığını düşündüğüm için mi,yada hayal ettiğimiz pek çok şeye kavuştuğumuz için mi bilmiyorum içimde bin bir şükrün yanında minik hüzünler,özlemler oluşur..

5 sene yaşadığımız,yaşamaya doyamadığımız şehri;
O şehirde dahada büyüyen sevgimizi,
elele verip dağ gibi dertleri küçücük yaptığımız,birbirimizden başka hiç bir şeyi dert etmediğimiz o güzel günleri düşünürüm..

Denizi ne kadar özlediğimi ..Engin maviliğinde kendimi unutmayı..
sevgiliyle seyredip hayallere dalmayı...
gailesiz yaşamayı..
...
.....
.......
Ve daha pek çok şeyi...

Biliyorum;özlemekten başka yapabileceğim bişi yok..
Ama yinede delice özlüyorum o şehri,o şehirde birbirinden başka hiç kimsesi olmıyan birbirine sevdalı o çifti..


Şimdi kalkıp bol köpüklü bi kahve yapmalı..Eve gelince uzun uzun sarılmalı sevdiğim adama..

GÜLÜMSEMELİ :)

Nede olsa yarın haftasonu..



1 Nisan 2010 Perşembe

yalnızlık

Her zaman ki gibi ufak çaplı bi temizlik,2 makina çamaşır,az biraz internet,çokça Ahmet Akay derken günün yarısı geçti bile..
Neler neler yapmak istiyorum oysa..Okumak bolca..Düşünmek okuduklarımın üstüne..Hayal kurmak sonra..Kurduğum hayalle mutlu olmak..Değişmek istiyorum yine..Yenilenmek..Kurtulmak bir bir yüklerden..Hafiflemek..
Yemyeşil,kocaman avlusu olan bir evim olmalı..
İçinde kocaman bir ıhlamur ağacı olan..Dallarında iki kumru..Sesleri rüzgara karışan..
..Akşamüstünün; sıcağı,sarıyı yeşil bir tülle örter gibi sarıp sarmalaması..
Serin sularla yıkarken avluyu ürperen ayaklarım..
Serin,yeşil,kocaman avluda;
toprağın,hanımelinin,akşamsefasının,hüsnüyusufun,hercai menekşenin,sümbülün insanın içine işleyen kokusuna,sevdiklerimle yediğim yemeklerin, içilen türk kahvesinin,mis gibi demli çayların tadı karışmalı..

......
Az sonra kumrum uyanır,uyanır yüzüme bakar en taze haliyle..
Uyanır içimin gülen yüzü,gülümseyerek minicik elleriyle dokunur..
O dokununca iyileşir en onulmaz yaralarım..
Dinginleşir ruhum...
Unuturum yalnızlığımı,ıssızlığımı..








Yorgun,telaşeli iki gün geçti gitti...
Bu sabah erkenden uğurladım misafirlerimizi..Ahmet Akay uyanınca nolucak bakalım,hemen Enes abisini arayacak nerde diye..Ih ıh diye dolaşacak odada..Camdan bakacak bir müddet..Sonra gözlerini gözlerime dikip mahzunlaşacak :( Kuzum benim..

Babaannesi gittiğinde yaşadığı ve bize yaşattığı hüzün geliyor aklıma..Küçük kuzum günlerce nennee diye ağlamıştı arkasından..
Tüm çocuklar gibi ilgiyi,sevgiyi,sevildiğini çok iyi anlıyor benim oğlumda..
Hele çocuklara;kendinden bir-iki yaş büyüklere ve yaşıtı olan bebeklere bayılıyor...Hiç bize çekmemiş çokta sosyal bir kişilik kendisi :))

2 gün boyunca bebiss bebiss diye dolaştı Enes'in arkasından :))Bizi gülme krizlerini soktu :))Bol bol oyunlar oynayıp eğlendiler..O küçücük haliyle oyunlar oynamasına,koşmasına, kıkır kıkır gülmesine,hergün bişiler öğrenmesine doyamadık..Maşallah kuzuma..
Enes;Ahmet Akay'ı sevip korudu, zarar vermeden oynamayı öğrendi.. 5 yaşında,çok yaramaz,durduğu yerde1 saniye bile geçiremiyen bir çocuk olmasına rağmen çokta uyumluydu maşallah..
Onlar kendi hallerinde oynarlarken, ben bakıp bakıp hayret ettim,küçücük oğlum büyümüşte oyunlar oynuyor diye...

2 gün boyunca haberlerde yine iyi şeyler yoktu..Can yakan, insanın içini kavuran acılar yaşandı..Rusyada onca insan öldü..
Memleketimde yine küçücük kuzular babasız kaldı :( Tüm bunlar için yapabildiğim tek şey dua etmek..Sabır dilemek..
NE YAZIK Kİ BAŞKA BİŞİ GELMİYOR ELİMDEN..


Related Posts with Thumbnails
Powered By Blogger