30 Aralık 2010 Perşembe

OĞLUM'A

Şimdi uyuyorsun ya sen karşımda..Öyle duru..Naif..Kirpiklerinde yıldız tozu..
Hangi düşün içindesin kimbilir..Koşuyorsun belkide yorgun bi kelebeğin ardından nefes nefese..
Sana bakıp gülümsüyorum, Ellerine,minik burnuna,saçlarının ucunda ki sarı buklelere..
BEN..SANA..VURGUN'um..Ötesi yok...
Deli oluyorum gamzeli gülüşlerine.Birden, aniden dönüp "anne" deyişlerine..
Hüznümü katmerli sevinçlere çevirişine..
Ben sana Yüklüyorum bütün öznelerimi,yüklemlerimi...

Hızla akan bi nehir gibi geçip gidiyor günler.Yarın yılbaşı..Koca bi yılı bile geride bıraktık hiiç anlamadan..
Onca gün onca hafta onca ay geçip gitti suya yazılan bi yazı gibi..

Günler geçiyor..Sen;büyüyorsun oğlum..
"Anne uçak uçuyoo" dedin geçen gün arabada giderken.Minik parmağınla gökyüzünü göstererek.
TV de görüp kendiliğinden öğrenmişsin uçakları ve onların uçtuklarını...
O günden sonra evde ki herşey uçar oldu  senin kuş ellerinde :)
Seviniyorsun bide uçak yaptım diye :)
Gülüyorsun neş'eyle..

Sen gülüyorsun; ben güllere bürünüyorum..
Sen büyüyorsun; ben büyüleniyorum..

Oğlum,Ömrüm,Kumru'm,Nur'um,Huzurum benim..

17 Aralık 2010 Cuma

Doğum günüm :)

Yıllaaar yıllaaar önce, karlı bi kurban bayramı sabahında doğmuşum ben..Daha kurbanlar kesilmeden..
Hiç ağlamamışım,o zamandan başlamış bende ki acaib haller :))

Hep anlatırdı annem erkek olsan adını hüdaverdi koyacaktık diye..Yıllarca kız bebek olarak doğduğum için sükretmişliğim vardır bu yüzden:))))

Kafamın içi hep doludur..
Düşünürüm uzun uzun..
Düşünmekten yorulmuşluğum,kafamı dağıtmak için ordan oraya koşmuşluğum da vardır,sabahlara kadar oturmuşluğumda..
Ağlarken güler, gülerken ağlar,sabırlı,sakin,sinirli,uysal,kederli,keyifli,atılgan,aymaz,hayalperest,mantıklı akla gelebilen ne çeşit birbirine eş ve birbirine zıt duygu varsa hepsi barınır kardeşçe yaşar ruhumda..

Kendimi bildim bileli kitaplara tutkunum.
Bu yüzden evde ki okuma/yazma seanslarından baygınlık geçiren ebeveynleri tarafından 5,5 yaşında ilkokula gönderilmiş  bi insan yavrusuyum :))


Tatlıyla tuzluyu aynı anda yemeyi,ekşiyle tatlıyı aynı anda tüketmeyi,mevsimlerden sonbahar ve kışı,lapa lapa yağan karı,bardaktan boşanan yağmurları,ahmak ıslatanları,ilkyazı,ıhlamur ve iğde ağaçlarının baygın kokusunu,yaz akşamüstlerini,deli dolu yaz akşamlarını,uzun soğuk kış gecelerini,erguvanları,begonvilleri,mimozaları,menekşeleri,serin avluları,ağaçları,sebzelerden patlıcanı,çikolatanın bitter olanını,türk kahvesini,kuş lokumunu,yağmurda yalnız yürümeyi,kederli şarkıları,romantik komedileri,kitaplardan romanı ve biyografiyi,sosyolojiyi,insan psikolojisini,hayvanlardan en çok kediyi,kışın yün örmeyi,camda oturup alemi seyre dalmayı,sohbet etmeyi,kuzuma bakmayı,doyamayıp bi daha bi daha bakmayı ve ağlamayı,oğlummm demeyi,oğlum'u,zezemi,meralımı,zeynep kuşumu ve daha pek çok şeyi severim...

Yaş 35 oldu bugun ...Yolun yarısı eder mi Allah bilir..
Bi yanım keyifli bi yanım kederli geçirdim bu sebepten tüm günü..
Zezem ne zamandır istediğim güzel bi parfüm vardı onu almış bana..Her zaman kitap alırdı oysa :)) geçen sene "Aşk" tı aldığı kitap..Hayatımızda hep "aşk" olsun..diye karalamıştı iç sayfasını..
Oğlum küçücüktü..Hava ayazdı..

Bugün paketin içinden güpgüzel bi saç tokası ve çok güzel bi anahtarlıkta çıktı..Onlar minik sürprizleriydi bugünün..Ama en güzeli zezemin yazdığı nottu..

Notta bana kalsın,başka kimsecikler bilmesin  :)))

28 Kasım 2010 Pazar

Birikti yine onca şey...

Biten koskoca 9 günlük tatil olsa neyse..Onun üstünden de kaç gün geçti :p Üşengeçlikle aymazlık arası garip bi haldeyim..Hiç bi şeye vakit bulamıyorum,bulsam da yapamıyorum..

Anlatılmayı bekliyen ne çok şey var aslında..Oğlumun hızla artan kelimeleri mesela..

Koskoca bi bayram tatili..Babanne-dede,baba  memleketinde geçirilen..

Önce bayramdan başlamalı..Çok özlediğimiz ama ucundan azıcık bakıp,içine çok karışamadan köye geçtiğimiz,özlemimizi dindiremediğimiz konya..Efsunlu şehir..

Arefeden bi gün önce cumartesi günü çıktık yola..Güzel,keyifli bi yolculuğun ardından ufak bi şehir turu,olmazsa olmaz etli ekmek molası,sonra koşa koşa gidilen mevlana..Mevlana hz.bahçesinde oyunlar oynayan bi oğul..Adı Ahmet Akay ..Sarı kumral saçları güneşte pırıl pırıl parlayan..Babasının eli elinde..Gözleri gözlerinde..Sevincinden yavru kuşlar gibi şakıyor..

Benimse ellerim duada..Kalbim..Gözlerim..Tüm azalarım...

Orada o sıcak o güzel güneşli günde,o bahçede,gözüm iki kişiye takılı..Kalbim şükürde..

Karanlığa kalmadan ulaşmalı köye diye erkenden ayrılıyoruz oradan..Ahmetciğin fotograflarını çekiyoruz bahçede koşuştururken ne yakalayabildiysek ..

Sonra kalabalık bi ailede  sevgi seline kapılıyor ahmed Akay..Babaannesi,dedesi,halaları, amcaları, yengeleri, kuzenleri herkes çağıl çağıl seviyor kuzumu..

Rahim abisiyle kutu kutu pense oynamayı öğrendi ilk günde..Sonra bisküvi yemeyi,büşüüdiye diye hemde..Minicik eli sobadan yandığında tüm gece acıyooo acıyooo diye ciğerime korlar düşürdü..Eline verdiğimiz buz gibi su şişesiyle uyuyakaldı minicik iki parmağında ouflarla..Tüm gece ouuf acıyooo diye ağladı..
Kolonya şişesine,çay bardaklarına,meyvelerle,fndık fıstığa dadandı tüm bayram..Nerde bi bardak görse baadakk baadaak diye ağladı..

Arefeyi bahçede oynayarak geçirdi..Tırnaklarının içi simsiyah olana dek hemde..
Üürüüü üüü leri,ördekleri,miyaaaları çok sevdi..

Söylediğimiz herşeyi tekrarladı kendince..tokaya goçça demek dışında diğerlerinin telaffuzunda gayet başarılıydı :) Algıları,farkındalıkları,seçimleri,istekleri arttı..21 aylık  bebeğim benim..

Dil gelişimi son bir ayda hızla arttı..Aklıma gelenler;
Amca demeyi,kutu kutu pense demeyi-guti guti peense-
bisküviye büşüdemeyi,baadak,buucu,ayşe,istiyo,demeyi..Saçlarına saçiim,kaşlarına kaşiim,burnuna buu, ağzına ağzııı,demeyi,aç/açtı/açıın demeyi...
Namnamın,pepenin ve paytağın dışında bu aralar sevdiği çizgi filmlerden olan artura da artuuu demeyi öğrendi benim küçük kuşum..
Ellerini parmaklarını,ayaklarını uzun zamandır biliyordu şimdi onlara ek olarak bacaaa diyor mesela..Yada tırnaa :))Sürekli eşofmanını sıyırıp anne bacaaaa diyo bana gün içinde :))bacaaa,koluuu,aaç(ağaç),çiçek,fil,at,baloon,davo(davul)çoyaa(çorap)meya(meral)ayyaa(ayran)Aklıma ilk geliverenler..Maşallah kuzuma...

Ben;kitap okuyalım mı ne dersin dediğimde okuuu diye bağırmanı seviyorum en çok..Namaz kılarken benle beraber kılmaya çalışmanı,kuş ellerini açıp duaya durmanı,bıcır bıcır içinden duaca konuşmanı seviyorum..
Gocca goccaaa (kucak)diyerek kucağıma gelmeni,ellerini ellerimin üstüne koyarak amin demeyi beklemeni seviyorum..Birlikte Kur'an okumayı seviyorum....Yeni yeni tanıştığın ve incelemeye doyamadığın sayfaların üzerinde gezdirmeni ellerini,minicik parmaklarını..100 kez anne anne anne demeni ,ama ennn çok anneeciiiii(annecim) demeni seviyorum....Seni..senli olanı..Senle olanı..Sana ait olanı..
Hasılı seni seviyorum ben..

25 Ekim 2010 Pazartesi

Gecikmişlik...

Gecikmiş bi yazı bu..
Hevesle beklenen bi bayram arefesini,-Ramazan bayramı arefesi tabi ki-yola çıkış hazırlıklarımızı,arabamızla çıktığımız ilk uzun yolumuzu,yolları,küçük molalarımızı,kavuşmaları,sevinçleri,Bayramı ve hemen ertesinde devam eden 3 haftalık yıllık iznimizi,çıkan köpek dişlerimizi,oğlumun 20 aylık oluşunu ve nicesini anlatmalıydım uzun uzun..
Ama..Ben kelimeleri bulamadığım için değil,içimden gelmediği içinde değil,sebebsiz öylesine bi durgunla bekledim yazmayı..Anlatmayı..Günlerdir..
Üstelik,tüm bunları anlatmayı beklerken,kışta çalıverdi kapımızı..
Biz sonbaharı bekliyorduk aslında diyemedik..Ve Ankara'nın pastırma yazını..
Ankara'ya yağmur yağdı günlerce...Biz,camdan sokağımızı seyrettik oğlumla..Okula giden çocukları..İnsanları..
Birden ve aniden kesilen sokak gezmelerimizin,park sefalarımızın ,gittiğimiz onca yerin tatlı hatırası kaldı kuzumun küçücük kalbinde..
KUMRUM benim..
İçimde biriken onca şey var sana ait..Hep seninle ilgili..Oğlum benim..
Benim küçük,güzel kumrum..
Ne sevdin anneninde koşup oynadığı, zamanı unutup, çam fıstığı toplamaya daldığı çamlıkta tavukları kovalamayı..O günler geldiğinde aklına küçük kuş ağzını büküp  üüü üüüü diye  horozları taklid etmeye başlaman yokmu..
Kediler var birde..Peşlerinden hiç ayrılmak istemediğin.Şimdi gördüğün her hayvana yakıştırdığın isim miyaaaa..Önceleri hepsi moo mooo idi..Değişti..
Toprakla temas etmek,bir sürü tavuk,kedi,hatta sincap:) görmek,onca ilgi,sevgi,değişik insanlar..Çocuklar..Şaşırttı seni..
Burada ki izole hayattan sonra ne güzel geldi sana  o günler..

Kapıyı açtığında ulaşabileceğin bi bahçe ...
Salata için bahçeden koparabildiğin mis kokulu domatesler,biberler,salatalıklar,maydanozlar,naneler..
Dalından koparıp yediğin mis kokulu narlar..
Akşam oldumu açılan akşamsefaları..
Yaza veda eden bahçe çiçekleri..

İnsanın içine içine işleyen bi hüzün bırakıyor sonrasında..
Aklına geliyor aniden;mutfakta,salata yaparken..Domatese benzemez domatesi,maydanoza benzemez maydanozu doğrarken,ansızın ve aniden yakalıyor kalbini bi hüzün..Dışarda akşam ezanı okunurken tamda..
Bize lazım olan küçücük bi bahçe diyorsun o anda sessizce...

Sonra...
Sonrası bi yağmur..İnce ince..
Sonra...
Sonrası bi hüzün adı gurbet olan..
Sonra..
Sonrası bi yangın sinsice kalbine üflenen..
Sonra...
Sonrası yok...
.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Aaa maa,Eee mmaaa :)

Dün akşam park dönüşü babasıyla uğradıkları markette gördüğü elmaları söyleyiş biçimi :)  Küçücük ağzıyla" ne gördünüz oğlum markette" diye sordukça tüm gece keyifle karışık şımarıklıkla,  "Aaammaa,emmaa " diye uzata uzata anlatışı..
Bal ağızlı,kuş kanatlı kuzum benim...
Sabahları uyanır uyanmaz kaaaaayuuu diye güne başlıyan...
Ben kalkmakta acele etmezsem hadeee diye beni uyaran..
Bi şey sorduğumda/aradığımda işşteee diye kuş parmaklarıyla bulup getiren/gösteren...
Her gün yeni bi kelime öğrenen gamzeli kuzum benim..

Bu yazım üst azıların çıkmasıyla 4 gündür veda ettiğimiz huzurlu gece uykularımız,mızıltılar,tutturmalar,hiç bişiyle memnun olmamalar üzerine olabilirdi..
Ama...
Dün akşam ki aammaa /eeemaa lar kaç gündür yaşadığımız sıkıntıları aldı götürdü :))
Silindi gitti hepsi..

Nur'um..Huzur'um..Mutluluğum benim..

15 Ağustos 2010 Pazar

Bayramlık :)

Oğluma bayramlık aldık bugün..
İlk bayramlığı yavrumun..Geçen sene ki bayramlarını  hediye kontenjanından geçirmişti Ahmetcik :) 

Bu sene büyüdü,ağabey oldu,bi kaç gün önce 18.aylık oldu kuzucuğum..Çok şükür..

Gelelim bugün yaşadıklarımıza;

Uzun süre pusetinde oturmanın verdiği sıkıntıdan olsa gerek ayakları yere değer değmez ortalığı talan etmeye koyuldu Ahmet Akay..

Bizse; bi elimizde kıyafetler bi elimizde çanta, puset vs ile durmadan bi oraya bi buraya koşan,
koşarkende eline geçen herşeyi yere atma eğilimi içinde olan Ahmedi durdurmaya
 -zaman zamanda yakalamaya-çalışan,
yılmadan kıyafetleri giydirmeye çabalıyan ama pekte muvaffak olamıyan,
giydirebildikleri bi iki parça kıyafeti çıkaramadan kendini mağaza dışına atmaya çabalıyan kuzuyu son anda içeri sokup bibbb bibbb diye ötmeye başlıyacak olan hırsız alarmını son anda durduran  zavallı anne-baba ikilisi  olarak oldukça yorgun ama yaşanan bunca şeye rağmen yavrusuna bayramlık alabilmeyi başarmış olmanın verdiği huzurla bi o kadarda mutluyduk :)))

Ana-baba olmak böyle bişi işte..Yorgun ama mutlu :))))

Özeti bu yaşadıklarımızın :)

Sonra..Oyuncakçıya uğradık,Oğlumun gece bahçesinde en sevdiği karakter olan makapaka oyuncaklarında indirim varmış,aldık hemen,daha görür görmez baka bakaaaaa diye bağırmaya başlıyan kuzum çok mutlu oldu..
Son yaşadığımız oyuncak krizinin ardından öğrendim ki oğlumun seçimleri,sevdikleri,sevmedikleri var..Biliyorum..

Bugünlerde Amin demeyi öğrendi oğlum..
Kur'anı Kerim,ilahi,yahut ezan duyduğunda hemen amminn diye yüzüne sürüyor minicik ellerini..
Geçen gün havuza bakıp bakıp sıuuu sıuuuu(su) dedi aniden..
Bide tv den öğrendiği abboovvv var ki hiç sormayın :)))
Gece bahçesinden gelen sayı sayma merakı,bii kiii usss dööööhh diye devam eden..Kuzum benim ...
Bu ara kitaplarını çook sever oldu maşallah,sabahları uyanır uyanmaz oggkuu diyo bana :)
Kitapta çocuklardan kız olana abbaa oğlan olana babaaa diyor :)
Tüm hayvanlar mooo mooo henuz,sanırım bi süre daha bu böyle kalacak..

Günlerimiz Ramazan neşvesiyle daha da bi güzel iftar sevinçleriyle daha da bi çoşkuyla geçiyor hamdolsun..
Rabbim herkese hayırlı neşveli Ramazanlar geçirmeyi nasip etsin inşallah..






10 Ağustos 2010 Salı

oyuncak krizi

Hafta sonumuz yine bol gezmeli geçti..
Oğluma kitaplar aldım..Bıraksalar tüm günümü orada,binlerce kitabın içinde geçirebilirim..O derece.Hep sevdim kitapları..Hep okudum,her sayfada yeni dünyalar kurdum kendime..
Acaba ; ahmed Akay da sevecek mi kitapları benim kadar?Onların büyüsüne kapılacak mı oda..Bilmiyorum..Ama çok istiyorum böyle olmasını..

Bi yanım hep bebek kalsın,koynumdan kucağımdan hiç ayrılmasın,bu minik tılsım, bu bizi birbirimize bağlıyan güç hiç kopmasın istiyorum..Anneliğim tutuyor bazen delice..

Bazende büyüyeceksin sende herkes gibi diyorum.."Zamanı gelince hiç korkma!Aç kollarını, tüm gücünle karış hayata..Uç,kimsenin kanatlarını koparmasına izin verme"

Böyle düşünceler içindeyken izliyorum oğlumu..

Büyüyor,değişiyor tıpkı bi nehir gibi..Gördüğün tanıdığın suları bi daha görememek gibi ona bakmak..
Her an ve her saniye değişen,alabildiğine hızlı akan bi nehir O..Duru,sade,hızlı,değişken..

Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz diyorum sessizce..Oyuncağından kafanı kaldırıp bi an bana bakıyorsun,sonra bi an daha..Gülüyorsun çağıl çağıl akarak..

Dün sabah erken saatler..Keyifle sana yeni aldığımız oyuncağı verdim..Önce neş'eyle baktın,evirdin çevirdin,sonra yere attın birden o çok beğenerek aldığım afili oyuncağı..Nasılda hazzetmedin ondan..Bi anda..Bi anda gelişti negatifliğin..
Sevdirmeye çalışmamda,çeşitli sesler çıkararak oynatmamda kar etmedi..
Tekerleri döndükçe içinde ki boncuklar tepesinde ki bacaya vuruyordu..Nice sonra anladım oyuncağın içinde ki o küçük boncukların büyüsüne kapıldığını..Alamadıkça hiddetin arttı..Ağladın sonra tüm gücünle..Bütünü bırakıp küçücük bi parçada kaldı hislerin..
Önce bağrıştık karşılıklı sonra başedemeyince kaldırdım göremeyeceğin bi yere..
Anladım..Algıların,detaycılığın,merakında büyüyor senle birlikte..
Tüm gün sürdü senin mızıltıların benim üzüntüm..

Akşamüstü babanı bekleyişin cam önünde..Görünce çığlık çığlığa kapıya koşuşun..Her akşam üstü aynı ritüel..Karşımızda ki veya bi alt sokakta ki parka gidişimiz..Ama senin parkları hiç sevmeyişin:)Ne salıncaktan ne kaydıraktan zerrece hazzetmeyişin..
Geçen gün durduk yere dedde ditti deyişine şaşırdık :)
Dün ilk defa sana soyduğum minik şeftali parçalarını çatalla yiyişin,arada anneyede vererek :)
Sosyalliğin..Girişkenliğin..
Sevimli bal topacı hallerin...

Ve sen bebeğim;gözümün nuru,ömrümün sürurusun benim..

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Uzun zaman sonra..

Ne çok olmuş yazmayalı..Kişisel tarihime not düşmeyeli..
En son Annemlerin geliş muştusuyla kapatmışım bloğumu ama o muştu ne yazık ki pek uzun süreli bi sevince bırakamadı yerini..
Sebebi;babamın  dr kontrolünde aniden  diz ameliyatı olmaya karar vermesiyle başladı..
Zor bi ameliyat..Ağrılı,acılı,sıkıntılı günler..
Annem  çok yoruldu..Babamla ikisi günü güne ekleyerek beklediler Ankaradan kaçmayı..Hemde arkalarına bile bakmadan :)
Hastanede 4 gün kaldılar ama gün aşırı pansumanı vardı babamın..Eşim sağolsun,benden çok ilgilendi,didindi,koşuşturdu günlerce...
Bazı aksiliklerde oldu tüm bunları yaşarken..Durduk yerde arabamız bozuldu..Bir sürü sıkıntı yaşattı bize hastane sürecinde..Tam arabaya ihtiyacımız varken hemde..En acil zamanlarımızda..
Geldi geçti hepsi çok şükür...1 haftalığına diye niyet edip 1 ay kaldılar annemler burada.Ama oturupta iki laf edemeden geçti bir ay..
Ahmet Akay nasıl mutlu oldu Onların varlığıyla..Özellikle anneannesiyle çok güzel vakitler geçirdi..Oyunlar oynadı..Gittiklerinde nasıl mahzun oldu yavrum..Günlerce gözleri aradı durdu..

Gelelim oğluşuma..
Büyüyor Ahmet Akay..
10 gün sonra tam 18 aylık olucak inşallah..Günler su misali akıp giderken,her an her saniye değişen halleri var ahmedin..
Geçen hafta alt azı dişlerinin ikisi birden patladı..Kuzumun 9 uncu ve 10 uncu dişleride çıktı nihayet..
Bu ara evdeki tüm oyuncaklarından çoook sıkıldı..
Hiçbirini görmeye tahammül edemiyor..En sevdiklerini,bıkmadan oynadıklarını bile..
Yeni oyuncak takviyesi şart oldu..Hafta sonu bişiler baktım ama kararsız kaldım,almadım ..
Keşke alsaymışım..Tüm hafta napıcaz başbaşa onu düşünüyorum şimdi..
Dün avm de dolaşırken bebek kitaplarına baktım biraz,ne pahalı hepsi..Bir kaç sayfa kitap 20 tl!İnanılmaz bişi..Kedi miyavladı,köpek havladı tarzında bi iki cicili bicili resim hepsi o..
En kısa zamanda nt ye bi uğramalı..Belki orada vardır daha uygun bişiler..

Bu arada dün kendime iki çift ayakkabı aldım-ki rekordur benim için :)
Alışveriş işlerinden hiç hazzetmeyen  türümün nadir örneklerindenim  :))Bilenler bilir,nasıl basar bana o alışveriş işleri,giyim kuşam vs leri..Ama dün aldığım ayakkabıların yanına ek bide eşarp alıverdim.Hemde saniyeler içinde..Ki buda az görülen bişidir zor beğenirim genelde:P
Şimdilerde girdiğim çıktıım tüm dükkanlar akayla ilgili olanlar :)Ya oyuncakçıdayım ya bebek kıyafetlerinin başında :)Üstelik hiçte basmıyor oğlumla ilgili olunca tüm bu işler bana :)))

Oyuncakçıda ben kitaplara bakarken oğlum taa karşıdan gece bahçesinde en sevdiği karakter olan maka faka nın oyuncağını görmüş nasıl bağırıyor makabakaaa makabaka baka bakakaaaaaa diye :))) Tüm çalışanlar başımıza üşüştü ,kuzum benim :)))İlgisi,merakları gelişiyor..Algısı büyüyor gün be gün..
Şaşırtıyor beni..Uykuya hazırlık yaparken görünce maka faka yı ee ee nenni nenniii diyor..Gördüğü tüm hayvanlar moo mooo..Geçen gün 2 saat uğraştım elimde kitapla tek tek göstererek,sesleri çıkartarak anlatmaya çalıştım ama nafile..Tüm hayvanlar moomooo şimdilik :) Değiştirilemez bişi şu anda bizim için :))
Saçları uzadı,uzadıkça daha da kıvır kıvır oldu bukleleri..Nasıl kıyıpta kestiricez bilmiyorum..Sanırım daha uzun bi süre böyle kalıcak..
Suya artık memme demiyor kuzucuk ,birden ve aniden 1 ay önce su demeye başladı :)susamaya görsün suuıııııııı sıuuuuu diye inletiyor yeri göğü..Bi iki gündürde istiyorum gibi bişiler söylemeye başladı..Memme istiiy su isyiooo gibi bişiler söylüyor..

Dediğim gibi..
Kuzum büyüyor...
Yaklaşık 20-25 gündür öğle uykularımız düzene girdi..Çok şükür,ve maşallah..Tüm kış yarım saat ile 40 dk arası değişen uyku saatimiz yaz geleli 15 dk inmişti..Ve bu tahmin edersiniz ki çok yıpratıcı bişi..Tüm gün sadece 15-20 dk uyuyan ve oyun isteyen ,ilgi isteyen,meraklı,yerinde durmayan bi bebişle sinirleri git gide daha da yıpranan,hiçbişeyi yetiştiremeyen,yetiştiremedikçe üzüntüsü büyüyen kısır döngüde bi anne..
Zordu..Ama geçti çok şükür..

Şimdi evimizde yeni bi iklime hazırlanıyoruz..Ramazan iklimidir gelen..Baştacı edilen..
Ramazanı uğurlarken bayram muştusuyla birlikle arefe sevinciyle yola çıkacağız memleketime doğru..Bayramın ardından yıllık iznimiz..Biraz gezi..Biraz deniz..Sevdiklerimiz..İnşallah..İnşallah..İnşallah..
Selam ve dua ile..

14 Haziran 2010 Pazartesi

Bu günlerde biz...


Günlerdir evde bahar temizliği var..
Hurçları açıp bir bir döktüm içindekileri balkona :P Ne var ne yok seyre dalsın komşular..Günlerdir çalışan çamaşır makinesinin sesine evde ki herhangi bi sesmişcesine alıştım..Hatta rahatsız oluyorum makine boş boş durunca..Her yeri,herşeyi şöyle bi iki tur yıkayasım,yumuşatıcılara boğasım,evin heryerini deşesim,yeni yeni işler çıkarıp kendime kıyasım var :P
Neden ve nasıl mı bu hale geldim;bilmiyorum..
Tek hatırladığım bi sabah iç sıkıntısıyla uyanıp kendimi hurçların başında, yorganların,yastıkların, nevresim ve bilumum mefruşatın içinde bulup,işi sandıkta ne var ne yoksa koklayıp koklayıp yıkayıp paklamaya kadar vardırıp,yetinmeyip gardrop tepelerinde açılmadık koli, kutu bırakmayıp 3 kocaman çöp poşetini dolduracak kadar eşyayı bi çırpıda ihtiyacı olanları verilmek üzre hazırlayıp,üstüne dağ gibi ütülenecekler,yerleştirilecekler ordusu bırakıp,üstelik mızır mızır bacaklarıma dolanan bulduğu her fırsatı meraklı meraklı yaramazlıklara ayıran Ahmed akay'la yaptım tüm bunları :)
Delilik mi..
Evet..
Pişmanmıyım..
Hayırrrr :P

Sadece bacaklarım çok ağrıyor..

Gelelim ahmed'li günlere..

Bugünlerde oğlum çok fena bi meraklı yaramazlık hallerine tutuldu..Nasılda ısrarlı,nasılda istikrarlı..İnanamazsınız..Kuzumun o sakin o kendi halinde mutlu halleri yerini afacanlığa,yaramazlığa bıraktı..
Bu aralar iki takıntısı oluştu minişimin,ilki holde kendi halinde zararsızca duran zavallı vestiyerimiz..Zavallı, çünki vestiyer vestiyer olalı böyle zulüm görmedi..Önce kapaklarına,kulplarına taktı ahmet akay,sonra günde 40 kere-evet evet en az 40 kere- elini,parmaklarını şıkıştırdığı için dolap kısmının bi bölümünü ona ayırıp kapağını hızla çarptığı zaman parmakları uf olmasın diye gelişirdiğimiz onca zihni sinir procelerine :)) onca emeğe banamısın demedi bizim oğlan..
Kulpları çıkardık,bide baktık ki bizim yavru kuş on dakikada yanlarından tutup açmayı öğrendi...
Haydi döndük yine en başa..
Kulplarını taktık,birbirlerine sıkıca bağladık,bu seferde açabildiği kadar ki kısmında minicik ellerini defalarca kıstırmayı başardı..
ipleri çıkardık,eskiden teldolapları kapamak için kullanılan yönteme benzer bi yöntemle -minik demir bi aparatla açılmasını engelledik-ama buda sonuç vermedi çünki kulplarından tutarak sarsa sarsa öyle bi güçle asılıyor ki her zaman olmasada bi iki kere onuda açmayı başardı..
geçen hafta başında kuzucuk holde yine vestiyerle cebelleşirken bi ara sesi kesildi..Gidip baktığımda gördüğüm manzara karşısında hayrete düştüm,nasıl becerdiyse üzerine terlik vs koyduğumuz kısma çıkmayı başarmış(?)askıda duran anahtarları almak için büyük bi uğraş veriyordu.Çıktığı yer oldukça yüksek ve dar,yerler fayans.
Daha sonra defalarca çıktı oraya,o çıktı biz aldık.

Neler denedik,vazgeçirmek için ı ıhh..Olmadı..

En son zezeye bana bi balta bul,oda olmadı balyoz bul, parçalıyacaamm ben bu vestiyeri diye bağrınıyordum çarşamba günü :)
Vestiyere ilgisi mi;hala tüm şiddetiyle devam ediyor..Ve zeze hala bi balta bulmuş değil :P

Gelelim ikinci takıntımıza..

Perşembe günü,saat 14 suları..Kafamı bi an-sadece bi an- çevirdiğimde gördüğüm manzara şu;
nicedir gözüne kestirip denemeler yaptığı,çeşitli yöntemler geliştirip kendini aştığı,ne vakit görsem ciğerci kedisi gibi yalana yalana baktığı vitrinin ,özellikle en tehlikeli bölümü olan cam,porselen vs lerin olduğu bölümü açmayı başarmış.. Odanın hemen bitişiğinde ki mutfaktan seslere koştuğumda,elinde ki kahve fincanını diğer elinde ki cam bardağa vurmak üzereydi..Eline ne geçtiyse,eli neye değerse hepsini yere atmış,kırılan parçaların üstünde çoşkuyla oynuyordu..

Nasıl bi güçle aldım elindekileri..Yerde ki kırılmış jilet keskinliğinde ki parçaları nasıl topladım hatırlamıyorum..
Üzerine atlayıp elindekileri almamla neye uğradığını şaşıran, oyununu bozduğum için ortalığı ayağa kaldıran ahmetciğin elinden aldığım herşey için menimm menimmm meniaamm diye ağlaması katıla katıla..Hemde sakinleşmeden..Ve akşama kadar fırsat bulduğu her anda yine,yeni,yeniden denemesi hırsla..
Sabretmek ne zor..Nasılda yakıcı oluyo bazen..
Akşama kadar gerile gerile davula dönen,bağrınan bi anne :(

Sonuç;içimde kocaman kirli bi balonmuşcasına şişen, büyüyen sıkıntım ve ben..
Böyle zamanlarada daha çok sarılıyorum oğluma..

Tüm yorgunlukları unutturan,tüm sıkıntıların üstünü yumuşacık örten,onun bi gülüşü,bi bakışı sadece..

Öyle tatlı öyle bal...Büyüyor oğlum diyorum..Değişiyor..

Kendi kendime telkinler veriyorum :)


Bu hafta o kadar çok hayırr akay hayırr dedim ki yavruma şimdi ne zaman ahmet akay nerdesin/napıyorsun/gel buraya vs desem hayaaaa(hayır) diyor bana...

Şimdiden başladı bizim karşılıklı hayırlarımız:)

Tv de en sevdiği şeylerden biri gece bahçesi..
Orada ki karakterlerden maka fakaya makamakafakamaka diyo :) bi başka karaktere ab bi deezeeei diyo :)

Ama ennn sevdiği şey nam nam..Elma kurdu nam nam..Onun başlama müziğini duymasın..çıldırıyor..Geceleri uyurken bile nam nam diyor..Tüm şarkılar nam nam ona göre:)hemen nammm nammm diye söylemeye başlıyor bi yerde bi şarkı duyunca :)

Gördüğü tüm hayvanlara-güvercinler serçelerde dahil moomoooo mooo diyo :)Ah ahh yaktın bizi şütaş reklamı..

Elimi tutmayın..Beni bırakın..üstüme gelmeyin tavırları..meraklı akıl küpü halleri..

Oğlum;canımın taaa içi...



Ve bi güzel haberde ;Ahmed akayın anneannesi ve dedesi onca çağırmalarımıza,baskılarımıza ve tamda gelmeyecekler galiba düşüncelerimize rağmen bizi şaşırtıp aniden gelmeye karar vermişler...
Nihayet :))













31 Mayıs 2010 Pazartesi

Buz tutan cümleler..

Neler neler biriktirmiştim oysa...Neler anlatıcaktım sana dair,bize dair..Günlerdir süren yazamama halimi..Senin nasılda büyüdüğünü..Günlük,olağan,sade hayatımızı..Tüm vesairelerimizi..Dün alışveriş merkezinde oynadığın oyunları..Park sefalarımızı,büyüyüşüne duyduğumuz hayreti..Bıdır bıdır taklitlerini,konuşma hallerini..Herşeyi benim benim diyerek sahiplenişini,şeker topacı hallerini..
Kızmalarını,huysuzluklarını,tutturmalarını..,15 aylık kocaman bi bebiş oluşunu..Saçlarını kesmiştim cuma akşamı gözüne giriyo diye,sakladım sonra özenle,kıyamadım kokladım zarfa koyarken diyecektim..
Seviyorum seni diye başlıyan cümleler kuracaktım en çok..
Neler neler yazıcaktım..

Ama dondu kaldı tüm cümleler kalbimde..Buz tuttu..

Biz yavrularımızın minicik bi gülümsemesine methiyeler düzerken burda,her halden,her fenalıktan uzak,kendi tenhalığımızda..Küçücük hayatımızın dağdasında; çoğu kez mutlu,çoğu kez fındık kabuğunu doldurmayan dertlerimizle hüzünlenirken..
Büyük alışveriş merkezlerinde geçirdiğimiz onca saati,harcadığımız onca parayı,sessizce gömüldüğümüz hayatımızı anlatırken habire..

Orada;insanlar ölüyor!..
Minicik bebeklere süt,çaresiz aç ve hasta insanlara ilaç,gıda ve en çokta sevgi götürmeye çalışırken hemde..

Yazacak başka bişi var mı bilmiyorum..Söylenecek ?yazacak?anlatacak?

Ağlıyorum sadece...

16 Mayıs 2010 Pazar

mutluluk...

Bol gezmeli,koşuşturmalı ve yoğun geçen bi cumartesiden sonra eve geç vakit gelip gece çook geç yatışın ardından, sabah pencerenin önünde ki minik serçe sesleriyle ne zamandır uyumadığı kadar uzun ve güzel bir uykudan uyunan anne kuş,gözlerini mutlulukla açar,kahvaltı sofrasını hazırlamak için mutfağa gider.

Önce bebek kuşu doyurur:)karnı doyan,baba kuş tarafından altı alınıp tertemiz olan keyfi yerine gelen bebek kuş,dün annesinin ona aldığı -iç içe geçebilen aynı zamanda üstüste konduğunda kule olabilen- ama bu anlamları bebiş kuş tarafından henüz anlaşılamamış olan oyuncaklarıyla,onları birbirine vura vura,mutlu mutlu oynamaktadır..
Güzel ve uzun bi kahvaltının ardından günün planları yapılır,nerelere gidileceği konusunda hemfikir olunur.
Sonra Ahmet akay'ın 3 gün önce 15 aylık oluşu gelir aklımıza..Onu seyrederek,oyunlarına,büyüyüşüne hayret ederek sürer konuşmalar.Edilen sohbete, içilen demli çaylar eşlik eder her zaman ki gibi..
Anne kuş baba kuşa bakar,baba kuş anne kuşa gülümser..Gülerler..

Mutluluk;bulaşıcıdır..

Bi pazar günü bundan daha güzel başlıyabilir mi?


Yaz'dır erkenden geliveren..
Bahara doyamamışken,onca özlemişken hemde..
Davetsiz ama cüretkar bir misafir gibi ansızın bastıran..Camlardan,açık kapılardan evimize,odalarımıza,içimize dolan..

Sebepsiz bi mutluluk hali veren;sabahı,akşamüstlerini ve yaz akşamlarını bize bunca sevdiren Rabbe;Binler,milyonlar kez "Hamdolsun"dedirten..
İçten ve sessizce...


Koca haftanın sıkıntısını üzüntüsünü,içimin cam kırıklarını,sızılarını,yumuşacık bi merhem sürer gibi iyileştiren, onaran,saran sarmalayan "bu hafta sonundan" ve birlikte olmamızdan daha güzel bi şey olabilir mi?

13 Mayıs 2010 Perşembe

İlk ödülüm :)




Bu ödülü bana sevgili Günün akılda kalanlarıyollamış..

Çok teşekkür ederim,İlk ödülümün senden gelmesi beni ayrıca mutlu etti..

Bende bu güzel ödülü takip ettiğim,sevdiğim blog arkadaşlarıma gönderiyorum..


delikızınçenesi

sevecen

başıyazmalıkız

biravuçhayat

birmelekgeldi

biryaşımadahagirdim

annelili

pembemavi

çatıkatı

evraile

Lütfen sizlerde;

Bu ödülü 10 blogger'a gönderin.

Bu ödülle ilgili bir post yazın fotografı ve ödülü göndereni yazın.

Ödülü blogunuza koyun.

SEVGİLERİMLE..

9 Mayıs 2010 Pazar

Layık değildim,Layık gördüler..Annen oldum yavrum;Annen oldum!..

İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir bilmezdin;
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği,
Dilinin dönmediği
Çağlarda yavrum!
Kolun kanadın
Ben oldum,
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini,
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana...
"Onun annesi" diyorlar...
Bu yeter sevgilim,
Bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmeyeyim diye
Öyle çırpındım ki...
Ve seni öyle sevdim,
Sana o kadar ısındım ki...
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim.
Gün oldu kırdın...
İncinmedim...
İlk oyuncağın
Ben oldum yavrum,
Son oyuncağın
Ben oldum,
Layık değildim,
Layık gördüler;
Annen oldum yavrum,
ANNEN OLDUM...

Ne zaman okusam içim yanar,hele son bölümünde ki satırlar,daha da çok hüzne batırır gözlerimi..Şükrederim,uzun uzun..Anne oluşuma..Oğlumun başıma taktığı o taca..Sonra annem gelir aklıma..




ANNEME..


Anne olunca anlamadım kıymetini;sen benim kıymetlimsin zaten anneciğim!..
Uzundu günler..Geçmezdi..
Vakit kıyamete yaklaşmamışmıydı o zamanlar bu zaman ki kadar anne?
Yazdı,sıcaktı,çocuktum ben..Usumda kalmış; koca caminin önünde ki çeşmede ellerinden su içişim..Bir suya, bir sana bakardım,gözlerim kamaşırdı..
Bana aldığın simidin yarısıydın sen..
En onulmaz yaralarıma merhem,derdime derman,canıma candın/cansın..
Sordun ya bana geçen gün hatırlıyor musun diye"hani bisikletinle birlikte top sahasına giderdik,oynardın orada saatlerce"
Hatırlıyorum anne;kırmızı pabuçlarımıda,bisikletimin selesine koyduğum finger bisküvileride,kirazlı hasır şapkamıda..Hepsini hatırlıyorum senli günlerimin..Dün gibi hemde..
Okuldan eve geldiğimde sekenin altına sakladığın kurabiyeleri..
Ben seviyorum diye yaptığın yemekleri..
İlmek ilmek sevgiyle ördüğün kazakları..
Avucuma koyduğun paraları..
Pazardan aldığın turfanda domates,salatalıkları;seviyorum diye..
Aldığın kitapları,kırtasiyeye uğrayıp..
Daha neleri, neleri hatırlıyorum..
Sevgini en çok..Emeğini..
Annem..Yarın telefonda kutlayacağım yine anneler gününü..
Eskiden erkenden kalkar sana aldığım hediyeyi güzelleştirmek amacıyla nasılda süslerdim..
Çiçek toplardım çeşit çeşit..sen en çok hangi çiçeği severdin aralarında?unuttum..
En sevdiğin fıstıklı şekerlerden alırdım..
SONRA KOCAMAN ÖPEREK ANNELER GÜNÜNÜ KUTLARDIM..
Ne gerek var hediyeye,düşünmeniz yeter derdin her seferinde..
Bense,seni mutlu ettiğim için rüzgarlarla yarışırdım..
Kaç yıl geçti anneciğim;kaç yıl?üstünden..
Özledim seni annem..Özledim..Seni..

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Hıdırellez




Ne zamandır fırsat bulup iki satır yazamadım..Not düşemedim kişisel tarihimin sayfalarına..
Aslında hıdırellez günü yazmak,ilk gençliğimin en güzel günlerinin ışığında yaşadığımız o güzel günleri anlatmaktı niyetim..



Nasıl güzeldir hıdrellez..

Nasıl bahar kokar insanın üstü başı,bahara bulaşır eli yüzü..

Rüzgara açıp sineni,fısıldarsın dualarını usulca bir derenin kenarında..

Öyküler çizersin suya,taşa,toprağa..

Toprağa yatıp uzanmaktır hıdrellez..

Akşamüstüdür vakit..Guruba yakın,için dolarbinbir neş'eyle..
Samimi bir bahardır elinden tutuveren..Koşar adım gidersin peşinden..

İçini ısıtan,ışıtan,yüzüne dokunan tılsımıdır güllerin,gülbahrilerin,sümbüllerin..
Kırlar;papatyalarla cümle çiçeklerle donanırken, sen her an her saniye her çiçekte yeniden açarsın..

İlk bahar DIR adı..ilk genç/liğin mevsimidir bu aynı zamanda..

Akarsın..Sınırsızca..

Doyamazsın ne akmaya,ne doymaya ne yaşamaya..

Artık bahardır adın..Gözlerin su/dur..Akarsudur..Yalın..

Akmaktır hıdırellez..Çağlamaktır..

Can olmaktır can'ı olduklarınla..

Anne elinden çıkma simit mayası ekmeğinin pişmesini beklemektir hıdırellez..
Koca bir sofranın etrafında halka olmaktır sevinçle..
Yemek/içmektir zahirde..
Ama en çok bir olmaktır,bir'in içinde..
Dostluktur en çok,
Hıdrellez..



11 senedir her sene hıdrellezde dolar gözlerim..Büyük şehirlerde her şeyin gerçek manasından uzakta yaşayan insanlarından biri olduğum için üzülür,eski günlere öykünür hüzünlenirim..

*Baharda,bayramda yüreğimi daha bi burkar oldu benim..

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Anne :)

Aylardır duymayı hayal ettiğim o güzel,o muhteşem kelimeyle doldu evimiz;ANNE..ANNE..ANNE..

Nihayet ve çok şükür :)

Oğlum,bu hafta başından beri güzel gözlerini gözlerime dikip gülümseyerek ''anne''demeye başladı:)))

Hemde duyabileceğiniz her tonda..

Mutluyum..Çok hemde..

O kadar mutluyum ki her anne dediğinde içimde yüzlerce kuş aynı anda havalanıyor gökyüzüne doğru..

Heyecanlanıyorum..Kalbim çarpıyor..Delice :)Biliyorum ama durum bundan ibaret..

Büyüyor oğlum..

Her gün yeni bişiler öğreniyor,bazen şaşırtıyor bizi..Geçen gün reklamlarda gördüğüm ineklere bak Akay bunlar mööö möö demiştim,üzerinde çok durmadan,öğretmeye çalışmadan..Bu sabah biz belgesel seyrederken,amerikan sığırlarını görünce tv de,oyuncaklarıyla oynamayı bırakıp mooo mooo demeye başladı :)Kuzum benim :)Unutmamış demek ki..

Köpeklere hav hav demeyide öğrendi hemencik..Hadiii diyor bide :)) hadiii vakit kaç oldu geç kaldık edasıyla söylüyor bunu:)))O kadar tatlı ki o hali..

Bugün parkta yine kız mı erkek mi diye sormuşlar babasına :) Bu soru da değişmez bi ritüel oldu bizim için.Her gören kız zannediyor oğluşumu :) O kadar da erkek erkek giydiriyoruz ama nafile :)

Şu anda salonda ne kadar koltuk varsa hepsi duvara bakıyor..Odada oturacak yerimiz kalmadı,halının üzerindeyiz tüm gün..

Hatırlarsınız koltuğa çıkma maceramızı,anlatmıştım..
Aradan bi-iki gün geçinde unutmuştu o macerada kendiliğinden bitmişti ama cuma günü nolduysa yeniden başladı..

Hemde ne başlamak..Önünü alamadığımız bir hal aldı bu durum ve çareyi koltukları ters çevirmekte bulduk..
Aniden biri gelse taşınıyoruz sanır ev o kadar dandini bir durumda..
Gülüyorum artık bende bakıp bakıp..Napayım..

Geçen hafta sonu 23 nisan vesilesiyle 3 gün tatildi.Bizde tüm tatilimizi gezerek geçirdik.Pazar günü Göksu parkına gittik göl kenarında yürüyüş yaptık,ördekleri su tospalarını sevdik,oğlum yemyeşil çimlerde oyunlar oynadı,orada top oynayan çocukların arkalarına takıldı gool gool diye bağırarak kendini takıma dahil etti :)))

Kalabalığa karıştı,çimlerde yuvarlandı,İlk defa dondurma yedi ama hiç sevmedi tadını :)

Uzun haftasonumuzda göz açıp kapayıncaya kadar geçiverdi..
Tıpkı hayatımız gibi..


Bildiğim bişi var ki oğlumla birlikte bende yeniden öğreniyorum her şeyi..
Ezber bozuyorum..
Minik sevinçlerim,anlık hüzünlerime karışıyor..

Gözlerim doluyor onu seyrederken..

Minik adamım benim..Oğlum..Ömrüm..

Yeni..Taze..Sıcak..
Elleri gibi,gözleri,saçları gibi
güzel geliyor bana hayat..
İyi geliyor bana,O'nunla yaşamak..

28 Nisan 2010 Çarşamba

Çekiliş :)

Söz konusu hediye bir sürü kitap olunca hemen katıldım :)

katılmak isteyenler için adres burası:

http://eymenli.blogspot.com/

23 Nisan 2010 Cuma

Hediye






Bugün oğlumun anneannesinin ve teyzesinin yolladığı hediyeler
benide kuzumuda çok mutlu etti :)


Paketin içinde anneanne elinden çıkmış örgü bir süveter ve çikolatada vardı..

Çikolata artık yok :)))

Süveteride oğluma giydirip öyle ekleyeceğim inşallah..

Annecim;ellerine sağlık..Süveter çok güzel olmuş,bayıldım bayıldım...

Yarın 23 nisan,dolayısıyle tatil :)

Bu gece ki mutluluğumun bi sebebide o :)))

21 Nisan 2010 Çarşamba

Üzgünüm çok :(

Dün sabah salonumuzda ki üçlü koltuğa oturmuş uyku mahmurluğuyla tv izlerken,sessiz ve huzurla,birden arkamdan gelen sesle irkildim..
O minik ayak sesi önce yaklaştı sonrada pıtırcık gibi boynuma dolandı..Hemde ne dolanmak;mutluluk çığlıkları atarak,zafer kazanan bi kumandan edasıyla...

Bense şok halinde koltuğun üstüne nasıl ve ne ara tımandığını ve hatta bunu nasıl bi anda öğrendiğini anlıyamadığım oğlumla kısa bi an gözgöze geldim..

Evet..Oğlum ilk denemesinde koltuğa tırmanmayı başardı..
Evet..ilk başta şaşkınlıkla bende onun sevincine ortak oldum..
Ve evet asıl eziyet o andan sonra başladı...
Kaç kez ama kaç kez onu kah bacağından,bileğinden,omzundan,belinden tutarak yerle bütünleşmesini önledim hatırlamıyorum..
Asıl kriz akşamüstü odadan sadece 2 dakikalığına çıkıp aceleyle geri döndüğümde,üçlü koltuğa tırmanmış bu yetmiyormuş gibi çılgınca üzerinde koşmaya başlamış oğlumu son anda yakalamam,korkudan dakikalarca titrememle başladı..
N'aptıysam engel olamadım..Başka hiç bir şeyle ilgilenmeden aynı eylemi saatlerce sürdürdü azimle..
Tüm akşam bu sebepten dolayı çok keyifsizdim..Salonumuzu Ahmet Akay'ın rahatça oynayabileceği zarar görmeden özgürce dolaşabileceği konuma getirdik aylar önce..Ben yada zeze,yada ikimiz birlikte odadan çıktığımızda Akay la ilgili onun güvenliğiyle ilgili bi endişemiz olmuyordu,içimiz rahattı..
Sonuçta zaman zaman mutfağa gidiyorum,başka vesilelerle yanında olamıyorum çamaşır sererken vs gibi pek çok durumda Ahmet akay kendi kendine oynayabiliyordu..
Taki koltuğa tırmanmanın büyülü dünyasını keşfedene dek..

Neyse..

En nihayetinde uyku zamanı gelince önce mama,sonra bez,sonra pijama
ritüelimizi gerçekleştirerek gecenin sonuna gelmiştik ki,ellerimi yıkamak için sadece bi kaç saniyeliğine odadan çıkıp geri döndüğümde Akay'ı yine koltuğa tırmanmış,çığlık atarak koştururken buldum...
Nasıl koştum,nasıl yakaladım tam parkeye düşmek üzreyken hatırlamıyorum :(

Elim ayağım titredi..

Keşke bununla kalsaydı..Ama kalmadı :(
Tek hatırladığım;Ahmedi park yatağa bırakıp suyunu hazırlamaya gittiğim..
Sonra yatak odasından gelen o düşme sesi..
Ahmedi düştüğü yerden kaldıran zezenin görüntüsü..
Canı çok yanan ve korkan Ahmedin katılırcasına ağlaması..
Odadan odaya ağlıyarak,çaresizlikle koşturuşum :((

Nasıl oldu bilmiyorum Ahmet akay o derinliğine rağmen park yataktan kendini atarak düşmeyi başardı :( Rabbime şükürler olsun bişi olmadı,melekler kanadını koydu,kuzum iyi..2 saat kadar uyutmadık oda bunun keyfini sürdü..Bol bol oyunlar oynadı,kendince konuştu bıcır bıcır..
Biz hiç konuşmadan onu seyrettik..
Benim gözümün yaşı hiç dinmedi..Şükrüm ve duamda..

Şu anda üçlü koltuğumuzun yüzü duvara dönük duruyor..Aklımıza daha iyi bi çözüm gelene dek ters duracak..

Park yatağında içinde ki yatağı kaldırıp sadece battaniyeleri bırakıcaz..

Şmdilik aklımıza gelen çözümler bunlar..

Rabbim dün gece gibi bi geceyi bi daha yaşatmasın..

Ne bana nede hiç bir anneye..

20 Nisan 2010 Salı

Haftasonu...

Baharın kendini iyiden iyiye göstermesiyle birlikte günlerimiz özelliklede hafta sonlarımız daha eğlenceli bi hal almaya başladı..
Cuma günü akşamüstü oğluşu parka götürdük..
Kahramanımız yemyeşil çimlerde koşturup oynadı,merakla herkesi,herşeyi inceledi,herkese bol bol gülerek mavi boncuk dağıttı,hayran sayısını arttırdı :)Salıncakta sallandı,sallanırken bi yandanda kaydıraktan kayan çocuklara bay bay yaptı :)



Mutlu oldu.Çok hemde.
O mutlu olunca bizde yüzümüzde kocaman gülümsemelerle onu seyrettik durduk..Yüzümüzdeki gülümsemelere dilimizde ki şükürler eşlik etti çoğu kez..

Dönüşte Bim'den rengarenk boya kalemleri aldık..Oğlumun ilk kalemleri..
Şimdi onlarla yapacağı resimlerin hayalini kuruyorum bakıp bakıp..




Her halinin her vaktinin ayrı bi değeri var gözümde..

An'lar..

Dakikalar bile çok mühim..

Kıymetli..

Küçük ama yeni..

Yeni ve mucizevi..

Her an bi öncekinden farklı..Büyümek denen şey bu.

Bakıp bakıp hayrete düşüyorum yeni öğrendiği herşeye..

Elinde kaşığı,tabağın içinden hayali mamaları ağzına götürüp yemesi daha doğrusu yer gibi yapışı mesela..Küçücük kaşığı ağzına götürüp mammaaa demesi sevinçle..İçinde bişi varmışta çok lezzetliymiş gibi ıh ıh diyerek ağzını şapırdatışı,kiraz dudaklarını büküp..
Oyuncu oğlum benim..

Daha bi iki gün öncesine kadar yardımımızla içine girip çıkabildiği oyuncak sepetine yardımsız istediği kadar girip oturuyor,arada düşüp uff olsada,canı yanıp ağlasada asla vazgeçmiyor:)
Azimli oğlum benim..

Uzun zamandır ayaklarında çorap tutamıyoruz..Giydirdiğimizde ilk işi çoraplarını çıkarmak oluyor :)Sayamadığım kadar çok giydirdiğim de ve artık bunu yapmaktan usandığım da ayaklarımı uzatıp üşüdüm, çoraplarını getir de ayağıma giydir diyorum,meğer sihirli kelime buymuş,her nereye sakladı ise hemen bulup geliyor iki miniş çorabı ve benim başparmağıma takıyor :)))
Akıllı oğlum benim..

Birde kavanoz,şişe ve bilumum açılıp kapanan nesnelerin kapaklarına karşı aniden gelişen bir merakı var ki tam evlere şenlik :)Eskiden elimizde ne varsa,su şişesi,kola şişesi,zeytin kutusu vs veriyorduk eline biz yemeğimizi yerken yada çayımızı içerken uzun süre oynuyordu..Şimdi birden bire ve aniden bunların bi kapağı olduğunu keşfetti ve bu keşif bizi yaktı :)ıhh ıhh ac ac diye bize getiriyor elinde ne varsa, önce açıyoruz bi iki saniyelik bi keyfin ardından bu sefer kapatın bunu mızıldanması başlıyor.Kapatıyoruz açın açıyoruz kapatın yada durun ben açıcam ben kapatıcam yönlendirmeleriyle bu böyle sürüp gidiyor ve tüm bunları istediği gibi yapmayı beceremediği içinde bu oyunun sonu muhakkak ağlamayla bitiyor..
İnatçı oğlum benim..


Gelelim cumartesiye..Tüm gün,o avm senin bu avm benim ayaklarımıza kara sular inene kadar gezdik :)) kuzuma ayakkabı aldık,dolaştık..Akşam yemeğinide dışarda yedikten sonra evimize geldiğimizde saat 21:30 du..Ve çoook yorgunduk :)



Pazar günümüz daha güzeldi..Arabamızı aldığımızdan beri almayı planladığımız oto koltuğunu aldık nihayet..Oğluşum sevdi koltuğunu..Huysuzluk etmedi,mutlu mutlu oturdu,sonrada uyuyakaldı :)) Maşallah yavruma..



Sonra ne zamandır gidemediğimiz,sevdiğimiz dostlarımızı ziyaret ettik..Önce Ş. ablalara,sonrada ani bi kararla K.lere gittik..Güzel sohbetlerimize mis gibi demli çaylar eşlik etti..Ahmet Akay gördüğü ilgiden,sevgiden son derece memnun,keyifli saatler geçirdi sevdiklerimizin arasında..

Eve geldiğimizde ahmetcik bu yoğun koşuşturmalı gezmeli günün sonunda mamasını yer yemez uyuyakaldı..Fakat beşiğine yatırdıktan kısa bi süre sonra deliler gibi ağlayarak uyandı..N'aptıysak sakinleştiremedik,nerdeyse 1 saat kucağımızda gezdirdik,sürekli ağlıyarak içini çeke çeke uykuya dalabildi..Zezede bende hem korktuk hem şaşırdık..Okuya okuya uyuttuk yavrumuzu..

Aslında anlattıklarıma dair fotograflar mevcut ama makineden yükleyemedim :) Bi ara zezeye yaptırırım inşallah..

Bizden haberler bu kadar...

Not:Fotografları ekledim :)

16 Nisan 2010 Cuma

CUMA...

Alıntıdır..

OĞLUM'A


Şimdi uyuyorsun..

Koca günün yorgunluğuyla..

Ellerin yumuk,iki yanda..

İki küçük karanfil yada leylak konmuş gibi avucuna...

Dudakların lal..Kırmızı konca...Pembe mi yoksa?

Bilemedim..

Sana baktım yine uzun uzun..

Kokladım zamansızca...

Dagi bık bıgı dak diye diye uyudun ya..

İşte ben orada kalakaldım yine..

Bitimsiz sevmeler zamanında..

Bakıpta doymamak,içipte kanmamak neymiş..

Anladım...

Hayatmış iki kirpiğinin ucunda asılı duran şey...

Yerle gök;bir gamzenin kuytusunda
Soluk alırmış...

Bazen yer'im(yerimseninyanında)

Bazende gök;(hadigeluçalımkuşlarınkanatlarıyla)
Senin yanında...

Ve benli günlerden senli günlere geçişi gösterir takvimler..
Şubat..İkibindokuz..Onikisi ayın..

Gelen sensin..Huzuru gönlümün..

İkindi güneşim benim...

...
....
.....

* Ne varsa sana dair hep yarım...









ANNEN..

14 Nisan 2010 Çarşamba

Ne yazık ki ...

Ne yazık ki tüm koruma çabalarımıza rağmen Ahmet akay'da göz enfeksiyonu oldu :(

Dün sabah uyandığında aynı bana da olduğu gibi çapakla kapalıydı kuzumun güzel gözleri..

Sonra sağ gözü hafif kızardı..Çok şükür ilerlemedi,hafif bi kızarıklıkla kaldı sadece..

Ayrıca dünden beri bacaklarında ve kollarında minik beyaz pütürlü kırmızılıklar var..
Bir belirip bir kaybolan :( Alerjik bir durum mu başka bişimi bilmiyorum..

Herhangi bir kaşıntı yada rahatsızlık vermiyor olmalı ki dün akşam Akay'ın davranışlarında bir değişiklik olmadı..Odada bir o yana bir bu yana koşturup oynadı..
Tv de topla ilgili herhangi bişi gördüğünde gooooo goooooo diye bağırdı :)
İki elini havaya kaldırıp yumruklarını sıkarak beesikk beesikk diye bağırarak takımına destek verdi :)
Sıkıldığı zaman oyuncak sepetinin - ki ilk arabamız olur kendisi- içine girmek suretiyle odada gezdirildi..Legolarıyla,tak taklarıyla oynadı,arada mızıldasada genelde keyifliydi..

Bense tüm gece oyuncaklarıyla oynayan yavruma bakıp bakıp ne senaryolar kurdum kafamda..

İçim acıdı,boğazıma bi yumru oturdu...

Yarın dr'a götüreceğiz,inşallah önemli bişi değildir...

KORKUYORUM :(

...

Şimdi uyuyor güzel gözlüm..

Birazdan uyanır,kucağımda sabah keyfi yaparız..

Ben onun miskten öte kokusuna dalarım,

küçük ellerini,gıdısını,yanaklarını,saçlarını öperim..

Öperim..Öperim..Doyamam..

Ne onu öpmeye doyarım,nede güzel yüzüne bakıp şükretmeye..

Oğlum,

minik kumrum,huzurum,neş'em,canözüm...

Rabbimden şifa,sizlerde dua istiyorum yine..

12 Nisan 2010 Pazartesi

14.ay

Kuzum bugün 14 aylık oldu.Sabahtan beri hayli keyifliydide..Kucağımda oynarken,biberonuyla su içerken uyuyakaldı..15 dk sonra uyandı,emerek uyudu..Sonra yine uyandı,biraz ağladı gözlerinden uyku akarak..

Asıl kriz,belki uyur diye ayağımda sallamaya çalışmamla başladı..Yatırır yatırmaz başladı ağlamaya,ama ne ağlamak...Susmak bilmeden..

Ne yaptıysam,ne denediysem olmadı..Ne fış fış kayıkçıda,ne leylek leylek havada da başarabildim yüzünü güldürmeyi..

Kucağımda gezdirdim...Kitapları gösterdim..I ıh..Susturamadım..

İçini çeke çeke,bağıra bağıra 40 dk ağladı..Bende onu seyrettim çaresizlik içinde...

Sonra reklamların büyülü dünyasına kapılıp sakinleşti,oyunlara daldı...




Şu anda odanın içi savaş alanı gibi.
Heryere oyuncaklar saçılmış,legolar,arabalar,limonluk,kola ve su şişeleri,kavanozlar,bisküvi kutuları,yumuşatıcı şişeleri vs vs...

Ahmet kuzusu şişelerle,kutularla oynamayı seviyor diye evden bişi atamaz olduk..Yakında çöp ev olucaz ondan korkuyorum ben :)

Hiç bir şeyi elinden alamıyoruz,ciccciiiiccciiii cicciccci diye oynuyor hepsiyle...

Hal böyle olunca gelde at..Düzen hastası olan ben bile atamıyorum,yavrumu mutsuz edecekse bu düzen kuralları yıkan ilk ben oluyorum :)

Bu haftayı ailecek hasta geçirince işler birikti,evi bir görseniz ev dandini dandini dastana...

Mutfak desen aldı başını gidiyor,nere gidiyorsun diye soran yok :)

Oturma odası,odaları eski haline getirdiğimizden bu yana çamaşır odası haline geldi bi anda..
Kuruyan çamaşırlar,yerine konmayı bekliyen yorganlar,geçirilmeyi bekleyen nevresim takımları vs vs ne varsa orda toplanmış,yerlerine gitmeyi bekliyor..

Akşama yemek yok...

Üstüne üslük evde hiç malzemede kalmadı kuru bakliyat,makarna,pirinç vs haricinde..

Evin içi gibi kafamın içide dopdolu..

Önce kendime bi ayar vermeli içimi şöyle en güzelinden bi bahar temizliğiyle tertemiz yapmalıyım..

Atılacakları atmalı,satılacakları satmalı,içimdeki tüm odaları bir bir gezip en çok kullandığım odanında,kırkyılın başında uğradıklarımında tozunu almalı,bembeyaz sabunlarla,serin sularla bi güzel yıkayıp paklamalı,sonrada camları açıp mis gibi temiz havayı içeri doldurmalıyım...

Güya 14.ayla ilgili olucaktı bu yazı :))))

10 Nisan 2010 Cumartesi

MUTSUZ BİR KÜÇÜK ADAM HAKKINDA...




Dün akşamdan beri huysuz,mızmız dolanıyor evde..

7 ve 8 nolu dişler tüm bunların sebebi..

Hergün binbir çeşidiyle oyalanıp eğlendiği mutlu olduğu oyunlara,minik yaramazlıklara,iflah olmaz bi merakla incelediği yeni şeylere yüz verdiği yok..

Canı sıkkın besbelli...

Tahammülü az..Sabırsızda..

Ayağına takılan legolarınada,halıda bi türlü istediği gibi gitmeyen arabalarınada,telefonunada,bizede,hasılı herkese herşeye kızgın minik adam...

Bilse..

Bi bilse gamzeli gamzeli gülüşlerini,
güldüğü zaman çizgi haline gelen minik japon gözlerini ne çok sevdiğimi...

Aklımın sarı bi bukleye takılı kaldığını bazı bazı..

Minicik eli elime uzandığında içimde çiçekler açtığını...




Gönlümün neş'esi,huzuru oğluma ayarlıymış meğer benim..

Oğlum..

Canözüm..

Hanımeli kokulum..

Açan ilkbahar dalım..

Günler geçiyor..geçiyor..geçiyor..

Ben seni seviyorum..Seviyorum..Seviyorum!...

9 Nisan 2010 Cuma

Hastayız

Son yazımda bahsetmiştim hastayım diye..
Meğer bu sadece bir başlangıçmış..Gribal semptomların etkisi zirvedeyken nereden,nasıl oldu bilemiyorum ömrü hayatımda ilk kez göz enfeksiyonu oldum..İki gözüm birden aniden çapaklandı sonrada kırmızı göz tabir edilen forma ulaştı:)Hemde 1 saatin içinde..
Hemde gece gece hastalığım sebebiyle acile gitmiş,uzun süre nöbetçi eczane aramış,bulunca ilaçları almanın mutluluğu,hastalığın rehaveti üzerimizde evimize ulaşmış,yolda uyuyakalan yavrukuşu beşiğine yatırıp derin bir uykunun kollarına kendimizi salmışken oldu herşey..
Sonrası kırmızı ötesi,herşeyi bulanık gören bir çift göz..
Ertesi gün apar topar gidilen göz doktoru...
Enfeksiyonun çok bulaşıcı oluşu ve benden zezeye şıçrayışı..
Sadece enfeksiyon olmaz deyip üstüne bide gribal mikropları bulaştırdığım zavallı zezemin olanlar karşısında düştüğü durum....

Annesinin kıpkırmızı gözlerine,akan burnuna,ve babasının annesiyle müthiş(!)uyumuna bakıp bakıp bu seramoniyi hayatta kaçıramam diyen Ahmet akay'ın,gecenin bir yarısı 2 dişinin aynı anda çıkmasından mütevellit azıcık ateş,bolca huzursuzluk vs ile bizlere yaşattığı şeyler..

Başka hangisini anlatsam...

Böyle durumlarda yalnızlığımız dahada gücüme gidiyor..Hasta olunca kalp dahada hassaslaşırya ondan mı bilmem bana çok dokunur oldu bu gurbetlik..

Annemin yıllardır ettiği duayı tekrarlayıp duruyorum iki gündür..
Allah nuru basardan mahrum etmesin der hep annem..
Bu duanın önemini taa iliklerimde hissettiğim başka bir an olmamıştı hayatımda..


Şimdi;bir tas sıcak çorba,azıcık şefkat ve bolca duaya ihtiyacımız var..

6 Nisan 2010 Salı

Hastayım


Uzun zamandır böyle hasta olmamıştım..Ne tat alabiliyorum yediklerimden,nede herhangi bir koku duyuyorum..
Tat duygum yok oldu,yıllar yıllar önce bi kere daha böyle olmuştum;ne yersem yiyeyim hiç birinin tadını alamıyordum..
Diğer belirtiler boğaz enfeksiyonuyla,sinüzitle vs aynı..


Hele oğlumun misten öte kokusunu duyamamak en kötüsü..Kuzumun üstten ve alttan birer dişi çıkmak üzre olduğu halde hiç huysuzlu yok çok şükür..

Bıgı bıgı gıbık gıbık dıgı dıgı diye gezinip duruyordu yavrum dün,ben gözlerimi sabit bi noktaya dikmiş öylece dururken :))
Ah ah diye (bu al al demek bebisçe)elime oyuncak arabalar,legolar verip durdu beni mutlu etmek için:)
Aç olduğumu anlamış gibi ağzıma hayali mamalar koydu :) Zaman zaman fazla ısrarcı olsada,yemek istemediğim zaman gözlerini kısıp ahh ahh diye bağırsada,doyurdu beni kuzum :)

Deddeeee,babbbaaa,nennneeee,gıbık gıbık,bıgı bıgı, en favori kelimeleri ama anne yok içlerinde görüldüğü üzre...Ben ısrarla an-ne de oğlum dedikçe o japon gözlerini iyice kısıp büyük bir ciddiyetle nennn-ne diyor :)

Bugünlerde;hadi oğlum yat artık dediğimizde başını yastığa koyup nenne demesini,oyuncak telefonun ahizenini kulağına değilde boynuyla kulağı arasına sıkıştırıp en kalın sesiyle adooo demesini:)lego kutusunun kapağını açtırmayı(zira her sabah gözünü açar açmaz kocaman lego arabasını kucaklayıp yanıma getiriyor açmam için)benim açtığım kapağı çevirerek kapamayı ve legolarını birbirine takmayı öğrendi..Maşallah kuzuma..13.ayımız haftaya bitiyor..Daha 13.aylık oluşuna alışamadan 14.ayımıza geldik bile :)

Akşamüstü babasının geldiği saatte zil çaldığında önce elindeki oyuncak neyse onu bi kenara fırlatıyor,sonra ellerini yukarı kaldırıp bana koşuyor,(beni hemen kucağına al hareketi bunun adı :)))bi yandanda onu almadan çıkarsam diye var gücüyle ağlıyor...
Sonra beraber otomata basıyoruz,el çırparak çığlıklar atarak babasına atlıyor..
Adamcağızın ne ellerini yıkamaya,ne üzerini değiştirmeye,nede başka herhangi bir şey yapmasına izin var :)Çığlık kıyamet başında bekliyoruz tüm bunları yaparken :))Sonrada kolay mı ahmetciği odada bırakıp bi yere çıkmak :))

Zavallı zeze...Nasıl oldu,ne ara bu raddeye geldi aralarında ki bu ilişki hiç bilemiyorum..

Tek bildiğim bana ısrarla nenne,babasına ise 7 aydır babbaaaa babbaaa diye seslenen ve ona olan aşkı her geçen gün artan bir oğluşum olduğu...

İyi ki var..İyi ki...

Dünden beri sarılmadım oğluma...Nasıl özledim yanımdayken bile..

Meğer ona sarılmakmış benim tüm mesaim..

En sevdiğim şeymiş küçük ellerini ellerime hapsetmek...

Rabbimden şifa,sizlerden dua istiyorum sadece...

2 Nisan 2010 Cuma

Haftasonu

Geçen haftasonumuzu temizlik yaparak geçirdiğimiz için bu hafta sonu bolca gezmeyi planlıyorum..Tabii benim bu planımdan zezemin henüz haberi yok :))))
Olsun..Nasıl olsa eve gelince oda öğrenir :P

Bir kaç haftadır kuzum sabahları 10:30-11:00 uyanıyor...Bense rutini bozmamak adına 08:00 geçirmiyorum..Uyursam maazallah dinlenirim falan neme gerek :) Eskiden 09:00 da kalksam tüm gün kendime gelemezdim uyku böcüü olduğum için mi bilinmez, özellikle en sevdiğim şeylerdendi sabah uykusu..

Gece insanıyım ben..

Uzun kış gecelerinede,çakıryıldız yaz gecelerinede,o geceleri süsliyen güzel sohbetlerede bayılırım..

En çok meralımla,can dostumla yaparız bu sohbetleri..Bazı bazıda zezemle..
Eskiden, çocuklu bir aile olmamışken henüz(uzun değil canımm 10 yıl kadar :P)
Bazı geceler zezemle oturur sabahlardık..En sonunda o dayanamaz gözleri istem dışı kapanırdı :))
Gelecekten,yapmak istediğimiz şeylerden,gitmek istediğimiz yerlerden,almak istediğimiz minik evimizden,doğmasını istediğimiz bebişten vs vs bahseder dururduk..

O zamanlar önümüzde uzun,upuzun yıllar vardı..Yada biz öyle zannediyorduk..

Bazen olmadık bir anda olmadık bir yerde, ansızın, sessizce hüzünlenirim..

Artık eskisi kadar vaktimizin olmadığını düşündüğüm için mi,yada hayal ettiğimiz pek çok şeye kavuştuğumuz için mi bilmiyorum içimde bin bir şükrün yanında minik hüzünler,özlemler oluşur..

5 sene yaşadığımız,yaşamaya doyamadığımız şehri;
O şehirde dahada büyüyen sevgimizi,
elele verip dağ gibi dertleri küçücük yaptığımız,birbirimizden başka hiç bir şeyi dert etmediğimiz o güzel günleri düşünürüm..

Denizi ne kadar özlediğimi ..Engin maviliğinde kendimi unutmayı..
sevgiliyle seyredip hayallere dalmayı...
gailesiz yaşamayı..
...
.....
.......
Ve daha pek çok şeyi...

Biliyorum;özlemekten başka yapabileceğim bişi yok..
Ama yinede delice özlüyorum o şehri,o şehirde birbirinden başka hiç kimsesi olmıyan birbirine sevdalı o çifti..


Şimdi kalkıp bol köpüklü bi kahve yapmalı..Eve gelince uzun uzun sarılmalı sevdiğim adama..

GÜLÜMSEMELİ :)

Nede olsa yarın haftasonu..



1 Nisan 2010 Perşembe

yalnızlık

Her zaman ki gibi ufak çaplı bi temizlik,2 makina çamaşır,az biraz internet,çokça Ahmet Akay derken günün yarısı geçti bile..
Neler neler yapmak istiyorum oysa..Okumak bolca..Düşünmek okuduklarımın üstüne..Hayal kurmak sonra..Kurduğum hayalle mutlu olmak..Değişmek istiyorum yine..Yenilenmek..Kurtulmak bir bir yüklerden..Hafiflemek..
Yemyeşil,kocaman avlusu olan bir evim olmalı..
İçinde kocaman bir ıhlamur ağacı olan..Dallarında iki kumru..Sesleri rüzgara karışan..
..Akşamüstünün; sıcağı,sarıyı yeşil bir tülle örter gibi sarıp sarmalaması..
Serin sularla yıkarken avluyu ürperen ayaklarım..
Serin,yeşil,kocaman avluda;
toprağın,hanımelinin,akşamsefasının,hüsnüyusufun,hercai menekşenin,sümbülün insanın içine işleyen kokusuna,sevdiklerimle yediğim yemeklerin, içilen türk kahvesinin,mis gibi demli çayların tadı karışmalı..

......
Az sonra kumrum uyanır,uyanır yüzüme bakar en taze haliyle..
Uyanır içimin gülen yüzü,gülümseyerek minicik elleriyle dokunur..
O dokununca iyileşir en onulmaz yaralarım..
Dinginleşir ruhum...
Unuturum yalnızlığımı,ıssızlığımı..








Yorgun,telaşeli iki gün geçti gitti...
Bu sabah erkenden uğurladım misafirlerimizi..Ahmet Akay uyanınca nolucak bakalım,hemen Enes abisini arayacak nerde diye..Ih ıh diye dolaşacak odada..Camdan bakacak bir müddet..Sonra gözlerini gözlerime dikip mahzunlaşacak :( Kuzum benim..

Babaannesi gittiğinde yaşadığı ve bize yaşattığı hüzün geliyor aklıma..Küçük kuzum günlerce nennee diye ağlamıştı arkasından..
Tüm çocuklar gibi ilgiyi,sevgiyi,sevildiğini çok iyi anlıyor benim oğlumda..
Hele çocuklara;kendinden bir-iki yaş büyüklere ve yaşıtı olan bebeklere bayılıyor...Hiç bize çekmemiş çokta sosyal bir kişilik kendisi :))

2 gün boyunca bebiss bebiss diye dolaştı Enes'in arkasından :))Bizi gülme krizlerini soktu :))Bol bol oyunlar oynayıp eğlendiler..O küçücük haliyle oyunlar oynamasına,koşmasına, kıkır kıkır gülmesine,hergün bişiler öğrenmesine doyamadık..Maşallah kuzuma..
Enes;Ahmet Akay'ı sevip korudu, zarar vermeden oynamayı öğrendi.. 5 yaşında,çok yaramaz,durduğu yerde1 saniye bile geçiremiyen bir çocuk olmasına rağmen çokta uyumluydu maşallah..
Onlar kendi hallerinde oynarlarken, ben bakıp bakıp hayret ettim,küçücük oğlum büyümüşte oyunlar oynuyor diye...

2 gün boyunca haberlerde yine iyi şeyler yoktu..Can yakan, insanın içini kavuran acılar yaşandı..Rusyada onca insan öldü..
Memleketimde yine küçücük kuzular babasız kaldı :( Tüm bunlar için yapabildiğim tek şey dua etmek..Sabır dilemek..
NE YAZIK Kİ BAŞKA BİŞİ GELMİYOR ELİMDEN..


28 Mart 2010 Pazar

temizlik..

Böylesi güzel bir havada,bahar gelmiş çiçekler açmışken,börtü böcek çoluk çocuk herkes dışardayken tüm gününü deli gibi temizlik yaparak geçiren biri ne hissederse onu hissediyorum şu anda..

Yaz gelmeden odalarımızı eski düzenimize döndürdük..Tüm dolaplar,eşyalar tek tek elden geçti..Oğluşun küçülenleri bi kenara ayrıldı ama ayrılmadan önce sevildi hepsi,bakıp bakıp hayret edildi, geçen günlere şaşırıldı..Öpüp koklandı kuzumun küçük kalmış cicileri..

Bu arada kendimizi acilen temizliğe vurmamızın sebebi;aniden bi kaç günlüğüne bize gelmeye karar veren eşimin erkek kardeşi ve ailesi.

Tüm gün çalıştık ama daha bitmedi yapılacak işler..Kuvvetle muhtemel hava yarında çok güzel olucak :( Ve biz yarında tüm gün temizlik yapıcaz :(

25 Mart 2010 Perşembe

Diş

Ahmet akay uyudu nihayet..direndi,direndi en sonunda teslim oldu uykuya :)
üstte 3 altta 3 dişi var oğluşumun, dün baktım üstten bi diş daha geliyor..Bu yüzden olsa gerek huzursuzlanıyor ara ara..
İki geceden beri ayağımda sallıyarak uyutabiliyorum,oysa emerek rahatça uyuyordu :(
Geceleri pek fazla sallamadığım için oyun oynuyoruz sanıyor çığlık atarak dönüyor,ayaklarını havaya kaldıp atıyor :)kıpır kıpır uyuması yarım saati buluyor böyle olunca..
Oğlum büyüyor..
Günlerim kuzumun büyümesini izlemek,mis gıdısına,boynuna gömülmek,
doyumsuz kokusunu doya doya içime çekerek öpmek,öpmek,öpmek ve ona her gün yeniden aşık olmakla geçiyor...
Artık birlikte daha çok şey yapıyoruz..
Babasının geldiğini haber veren kapı zilini duyduğunda baab baaaaa diye çığlık atarak kapıya koşuyor :)babası ellerini yıkayıp üzerini değişinceye kadar ahmedi kucağımda zaptetmek ne mümkün :))
bab baa ded dee gegi gaga mamm ma memm mee bunlar ilk öğrendiği kelimeler..
babannesi geldiğinde nene demeyi öğrendi,ara ara ağzından anne de çıkıyor ama bilinçli değil.
Susadığı zaman biberonunada,emmek istediği zamanda mem mem me me diyor,hangisini istediğini deneme yanılma yöntemiyle buluyoruz çoğu kez :)
Geçen gün can dostuma dertleniyordum neden anne demiyor sanırım beni bakıcısı sanıyor diye :)))))
Bu günlerde ''bittiii'' demeyi öğrendi,öyle tatlı söylüyor ki küçücük ağzını yiyesim geliyor..
bu postta oğluşumun bittiiisiyle bitsin...

13 Mart 2010 Cumartesi

13.ay



Bugün 13 aylık oldun oğlum..Zaman nasılda geçiyor...


seni seviyorum..

sadece seviyorum..

...
....
Related Posts with Thumbnails
Powered By Blogger